Tarih: 02.08.2021 Yazar: Berkhan Günaydın Yorumlar: 0

Seul Olimpiyatlarında yelken yarışındasınız. Rüzgarı arkanıza almış, yarışı ikinci sırada götürüyorsunuz. Madalyadan hiç de uzakta değilsiniz. Agresif olup birinci sırayı mı hedeflemelisiniz, yoksa muhafazakar yarışıp madalyayı mı? Normal şartlarda bir yelkencinin bir yarış sırasında alacağı en zor kararın bu olması beklenir. Ancak Lawrence Lemieux’nün daha zor bir karar vermesi gerekiyordu. Bu, aynı zamanda hayatının en kolay kararıydı.

Kanadalı yelkenci Lawrence Lemieux, denizde tek başına. Diğer sınıfların aksine, Lemieux’nün yarıştığı Finn sınıfı bireysel bir dal. Belki tam da bu yüzden, Finn sınıfı yarışçıları başları derde girdiğinde bir koruyucu meleğe ihtiyaçları olduğunu çok iyi biliyor.

Lemieux 24 Eylül 1988’de denize açıldığında yedi yarışlık serisinin beşinci yarışındaydı. Kanadalı yelkenci oldukça iyi gidiyordu ve ilk sırada bulunuyordu. Yarışın ortalarına yaklaşırken de pozisyonunu korumayı başardı. Ne var ki, rüzgar sertleşmiş ve 35 knot’a kadar yükselmişti. Haliyle, yelkenin kontrolünü sağlamak da son derece zor olmaya başlamıştı. Dalgalar o kadar yükselmişti ki, Lemieux rotayı işaretleyen florasan şamandıralardan birini kaçırdı ve ikinci sıraya düştü. İlerleyen yıllarda yapılan bir röportajda yarışı hatırlarken; “Böylesine sert rüzgarlarda yarışmaya alışkındım; ama dalgaların yüksekliği bambaşka bir zorluk yaratır” demişti.   

Kanadalı yelkenci, altı erkek kardeşin en küçüğü olarak Edmonton yakınlarındaki Wabamun Gölü’nde büyüdü. Yelkene olan merakını da beş ağabeyine borçlu. Ağabeylerinin hepsi yelkencilikle yakından meraklıydı ve günlerinin büyük bölümünü gölde yelken yaparak geçiriyorlardı. Sadece yelken yapmanın tekniklerini değil, rakip olmanın getirdiği kardeşliği ve yoldaşlığı da ağabeylerinden öğrenmişti.

Bireysel ancak topluca yapılan sporlar, beraberinde rekabetin yanı sıra yoldaşlığı da getirir. Bu sporları icra eden sporcuların başları derde girdiğinde bazen birbirlerinden başka tutunacak dalı yoktur. Uzun mesafe atletizm yarışları ve bisiklet, birbirlerine rakip olduğunu düşündüğümüz sporcuların aynı zamanda yoldaş olduğunu gördüğümüz sayısız hikayeyle doludur.

Finn sınıfı yarışları devam ederken, aynı esnada hem erkekler hem de kadınlarda 470 sınıfı yelkencileri de yarışıyordu. Singapur takımından Joseph Chan ve Siew Shaw Her de bu sınıfta yarışlarını sürdürüyordu. Ne var ki, şiddetli rüzgar ve yüksek dalgalardan diğer yarışçılara oranla çok daha kötü etkilendiler.

İkinci sıraya düşmesine rağmen yarışa tüm konsantrasyonuyla devam eden Lawrence Lemieux, bir anda Singapur takımının yelkenlisinin alabora olduğunu gördü. Sporculardan bir tanesi zorlukla yelkenlinin karinasına tutunurken, diğeri çoktan azgın dalgalarda sürüklenmiş ve teknesinden uzaklaşmıştı. Lemieux, bir saniye bile düşünmedi. Önce, dalgalarla sürüklenen sporcuyu yelkenlisine çekti, daha sonra da karinaya tutunan sporcuyu kurtardı.

“Sürüklenen sporcu ve teknesi arasında oldukça büyük bir mesafe vardı. Tekne, onun yüzebildiğinden daha hızlı şekilde sürükleniyordu. Ben o büyük işaret şamandıralarını bile göremediysem, kabarık denizde sallanan küçük bir kafayı kim görebilecekti? Denizde kaybolması işten bile değildi. Bir karar vermek zorundaydım ve sorunun dinamiklerinin farkına vardığımda kararımın ne olacağına dair hiçbir kuşkum yoktu.”  

Lemieux, sporcuları kurtarmakla kalmadı, kurtarma botu gelene kadar da yanlarında kaldı. Singapurlu yelkencileri kurtardı ama madalya ihtimalini de bitirdi. Yarışa döndüğünde 22. Sırada kalan Kanadalı yelkenci kararından pişmanlık duyup duymadığı sorulduğunda şunları söylüyor: “O insanlara yardım etmeye çalışırken bu aklıma bile gelmedi. Yine aynı pozisyonda kalsam, yine aynı şeyi yaparım. Buna hiç şüphe yok.”

Kanadalı yelkenci bir olimpiyat madalyası kazanamasa da, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) henüz oyunlar bitmeden onu bir başka madalyayla onurlandırdı: Pierre de Coubertin Madalyası. Lemieux, modern olimpiyatların kurucusu de Coubertin’e ithaf edilen bu madalyanın verildiği beşinci kişi oldu. Eugenio Monti’den sonra, yarıştığı olimpiyatlar sırasında bu madalyayı alan ikinci sporcuydu. Dönemin IOC Başkanı Juan Antonio Samaranch, “Gösterdiğin sportmenlik, fedakarlık ve cesaretle; olimpik idealle ilgili doğru olan her şeyi taşıyorsun.” diyerek Kanadalı sporcuya övgü dolu sözler sarf ediyordu.    

Lemieux, aktif sporu bıraktıktan sonra da yelkencilikten uzaklaşmadı ve halen olimpik sporculara antrenörlük yapıyor. Antrenörlük hakkında CBC’ye (Canadian Broadcasting Corporation) verdiği bir röportajda sporcular hakkında şunları söylüyor: “Bazı sporcuların kafası mühendis, bazılarınınkiyse sanatçı gibi çalışır. Ancak her ikisinden de biraz bulunması gerekir. Kafanız sadece mühendis gibi çalışırsa, her şeyi bir mantık çerçevesine oturtmaya çalışırsınız. Öte yandan, spor her zaman mantıklı değildir. Bazen içgüdü ve reflekslerinizle karar almanız gerekir.”

Singapurlu iki yelkenciyi kurtarırken, Lemieux bu dengeyi sağlayabildiğini gösterdi. Sporcuların dalgalı denizde fark edilmeyeceğini düşünecek kadar analitik zekaya sahip olduğu gibi, yarıştaki pozisyonunu düşünmeyecek kadar da içgüdü sahibiydi. Sadece bir yarışçı değil, aynı zamanda bir yoldaş, hatta bir koruyucu melekti.  

Kapak Fotoğrafı: Canadian Olympic Committee

Bir Cevap Yazın