Türkiye Cumhuriyeti tarihinin, bazı istisnalar dışında, planlamadan çok bireysel girişimlerle bazı alanlarda gelişim kaydettiği malum. Trabzon’da futbolun gelişimi de işte böyle bir hikâye. Bir adamın spora tutkuyla bağlanmasının ve bu tutkuyu tüm şehre bulaştırmasının hikayesi.
Krino Kafato 1924 doğumlu olsa da aslında öyküsü 19. yüzyılın ortasına, Kırım Savaşı’na dayanıyor. Kırım’da Rusya’ya karşı Osmanlı-Britanya-İtalya ittifakı tarafında savaşan Sardunyalı bir general ve savaşın ardından Garibaldi isyanlarının onu ülkesinden koparması, bugün Trabzon’un Türkiye’de futbol denince akıllara gelen ilk yerlerden biri olmasını sağladı belki de. General Kafato’nun Sultan Abdülmecit’ten sığınma talep etmesi ve Trabzon’a yerleştirilmesiyle, hem kendisinden sonra gelecek Kafato kuşaklarının hem de Trabzon futbolunun kaderi çizilmiş oldu.
Trabzon’a yerleştikten sonra önce kereste ticareti, sonra da restoran ve otel işletmeciliği gibi işlerle meşgul olan Kafato’ların üçüncü kuşağı Krino’nunsa pek o taraklarda bezi yoktu. Çeşitli sporlarla ilgilenen Krino bisiklet, yüzme ve tenisle uğraşıyordu. Aynı zamanda İdmanocağı’nın atletizm takımında yer alıyor, 100 metre ve yüksek atlama yarışlarına katılıyordu. Asıl derdiyse futboldu ve henüz lise çağlarında Trabzon Lisesi takımının kalesini korurken şehirdeki futbol meraklılarının dikkatini çekmeye başladı. Bu futbol tutkunlarının arasında Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer gibi Trabzon futbolu denince akla ilk gelen isimlerden bazıları da vardı. Krino, liseden sonra Trabzon İdman Ocağı’nın da kalesini korudu, ancak hayat onu futbol kadar çok sevdiği Trabzon’dan artık ayırmak üzereydi.
Tıp okumak için İstanbul’a taşınmak durumunda kalan genç Krino, burada da çok sevdiği futboldan ve kalecilikten kopmadı ve kendisi gibi Trabzon’dan gelen diğer futbolcularla beraber Süleymaniye takımında forma giymeye başladı. Hatta bu takımın kalesini korurken bir Beşiktaş maçında Siyah-Beyazlılar’ın efsane futbolcusu Şükrü Gülesin’in kullandığı bir son dakika penaltısını kurtarışını ve maçı 2-1 kazanışlarını sonraları kamera karşısında anlatıyordu Kafato. Futbolu ne kadar çok sevdiği, bu anıyı anlatırken gözlerinin içinin gülmesinden anlaşılıyordu.
Futbola olduğu kadar, hatta belki de daha çok, Trabzon’a da sevdalıydı Kafato. Tıp fakültesini ve askerliği bitirdikten sonra 1950 yılında memleketine geri döndü. Bu dönüş sadece mesleğinde değil futbol açısından da kendisi için yeni bir başlangıç olacaktı. Kaleci olarak formasını giydiği İdman Ocağı takımına bu kez yönetici olarak döndü ve Trabzon şehrine ve futboluna hizmet vermeye devam etti.
İlerleyen yıllarda Türkiye’den de ayrılıp Kanada’ya yerleşse de ruhen Trabzon’dan hiç ayrılmadı. İmkanlar el verdiğince; önce çocukları, sonra torunlarıyla şehri ziyaret etmeye devam etti. İşte 1850’lerde İtalyan bir generalin garip hikayesiyle başlayan Kafatolar’ın Trabzon aşkı, Krino ile büyüdü, büyüdü ve hiç sönmemecesine 2017’deki vefatına kadar devam etti. Üstelik dokunduğu herkese sadece futbol aşkını değil insani değerlerini de aktardı. Nerede yaşarsa yaşasın.