Tarih: 19.02.2024 Yazar: Anıl Kantemir Yorumlar: 0

Demir gibi smaçlar ve demir gibi bir mental farkındalık. Bir sporcuya bu kadar yakışan başka bir soyisim olamazdı herhalde. Voleybolun Demir Leydi’si, 2000’lerin ilk iki 10 yıllık periyoduna damga vurdu ve üçüncü 10 yıllık döneme unutulmaz bir miras bıraktı.

2000’li yılların başı, bu coğrafyada farklı takım sporlarının da konuşulmaya başlanması adına önemli bir dönem. Üstelik Türkiye spor tarihinde takım sporları için en parlak birkaç yıl desek abartmış olmayız. 

2001 yılında Eurobasket’te gelen finalin ardından 2003’te bu kez voleyboldaki Avrupa Şampiyonası finali, ülkede futbol dışında başka sporların da gündem olması adına önemli iki olay. Bu iki spordaki başarıların, A Milli Futbol Takımı’nın 2002 Dünya Kupası üçüncülüğüne denk gelmesi ise bu topraklardaki farklı sporların 100 yıllık talihsizliğinin nişanesi olsa gerek.

Türkiye’de basketbol ve voleybol o günlerden aldıkları güçle her geçen gün daha fazla ilgiye ve izleyiciye ulaştı. Günümüzde de bu ilgi giderek büyüyor. Daha önceki Avrupa şampiyonalarında ilk 10’a dahi giremediğimiz voleybolda, 2003’teki takımın yarattığı rüzgarla her gün üstüne koyarak 20 senede zirveye oturan bir voleybol ülkesi olmayı başardı Türkiye. Tabii ki bu sefere tek bir yolcu çıkmadı. Emeği olan onlarca sporcu var. Ancak bazıları peşinden gelen nice gençlere idol oldu. Yakın geçmişin büyük yıldızı Neslihan Demir gibi.

1990’ların sonu, 2000’lerin başında Türkiye’de voleybol şu an yakaladığı ivmenin hayli gerisindeydi. Sebep bu mudur bilinmez ama Neslihan Demir de o yıllarda büyüyen bir çocuk olarak voleybolcu olma hayalleri kurmuyordu. Çocukluğunda farklı sporlarla haşır neşirdi. Uzun boyuyla basketbolu denedi, ancak teması sevmeyen bir karakter olarak bu spordan hızla uzaklaştı. Sıra atletizmdeydi. Bu spordaki hikayesi de kısa sürdü. Parkuru terk edip eve kadar koştuğu antrenman son idmanı olmuştu. Uzun boyu ve spora uygun fiziğiyle spordan uzak durması pek mümkün gözükmüyordu. Bir gün doğup büyüdüğü Eskişehir’de voleybol seçmelerine çağrıldı. Temas yoktu, üstelik sürekli koşulmuyordu da. Kağıt üstünde her şey uygundu. Sıkılmıyordu ve dahası bu oyunda çok iyiydi. O; bu oyunu tutkuyla bağlanmamıştı, bu oyunu becerebilmeyi sevmişti. Yeteneği vardı, yaptığı sporda iyiydi. Bundan daha iyi bir kombinasyon olamazdı. 

Çok geçmeden İstanbul’da Yeşilyurt kulübüne transfer oldu. Sessiz ve içine kapanıktı. Yaşının ötesinde iyiydi ancak enerjisi düşüktü. Öyle ki Yıldız Milli Takım’daki bu hali bir idman sonrası eve gönderilme sebebi olmuştu. Bu kovulma hikayesi onun için bir kırılma noktasına dönüştü. Sonrasında, hiçbirimizin gözünün önünden gitmeyen hırsını parkeye koyan yeni Neslihan Demir’in doğuşu başladı.

Hızla gelişen oyunu onu 16 yaşında A Milli Takım’a kadar yükseltmişti. Sonrasında da formayı bir daha hiç çıkarmadı. Kulüp kariyeri Yeşilyurt macerasının ardından oldukça parlaktı. Kariyerinin büyük bölümünde Türkiye’nin voleybolda iki amiral gemisi olan Vakıfbank Güneş Sigorta ve Eczacıbaşı’nda oynadı. Bir nefeste okuması güç başarılar elde etti. Kartvizitine lig şampiyonluğu, Şampiyonlar Ligi ve Dünya Kulüpler Şampiyonası şampiyonlukları eklerken milli takımla Avrupa ikinciliği ve üçüncülüğü kazandı. 2006 ve 2010’daki dünya voleybol şampiyonalarının en skorer oyuncusu olarak, şampiyona tarihinin iki ayrı turnuvada bu unvanı elde eden ilk ismi olmayı başardı.

Yıldız pasör çaprazı, bir sporcu için en büyük başarılardan biri olan Olimpiyat’ta da yer aldı. Türkiye A Milli Voleybol Takımı tarihinde ilk kez olimpiyat oyunlarına katıldığında takımın yıldızı Neslihan Demir’den başkası değildi. Oyunlara katılmak başlı başına büyük bir başarıyken, Nesli 2012 Londra Olimpiyatı’nın açılış töreninde kafilenin en önünde bayrağı taşıyan isimdi. Bu onun parlak kariyerini taçlandırdığı en unutulmaz anlardan biriydi.

Neslihan Demir, 2002’den sonra büyüyen Türkiye voleybolundaki en önemli figürlerden biri olmayı başardı. Eline voleybol topu geçen her çocuğun en az bir kez Neslihan Demir olması, yazılı olmayan bir kurala dönüşmüştü. Tabii ki Neslihan Demir’i idolü olarak gören her çocuk voleybolcu olmadı ama o çocuklar bugün voleybolu seven kitlenin oluşmasını sağladı. Neslihan Demir, bu ülkede voleybol sporunun varlığını hatırlatanlardan oldu ve ardından gelenler için kapıyı sonuna kadar araladı. Bugün o kapıdan geçenlerin muhteşem başarıları, bu coğrafyada yaşayanlara “Biz voleybol ülkesiyiz” dedirtiyor.

Bir Cevap Yazın