Tarih: 14.08.2023 Yazar: Yavuz Yavuz Yorumlar: 0

Polonya, bu yıl Voleybol Milletler Ligi’nde (VNL) kazandığı bronz madalyayla kadınlarda da küresel sahnede başarılara aday olduğunu gösterdi. Şimdiyse Avrupa Şampiyonası’nda kıtanın zirvesine dönmek istiyor.

27 Eylül 2003 günü, Polonya voleybolu için kaydadeğer bir gündü. Ankara Atatürk Spor Salonu’nda Almanya’yı çok çekişmeli bir maç sonunda, Malgorzata Glinka’nın 41 sayılık büyüleyici performansıyla 3-2 yenen Polonya, 36 yıl sonra ilk kez bir büyük turnuvayı ilk iki içinde bitirmeyi garantilemişti. Talihin tuhaf bir cilvesi olsa gerek, Polonya’nın ilk iki içerisinde tamamladığı son turnuva da Türkiye’de oynanan bir Avrupa Şampiyonası’ydı. 1967’de, İzmir’deki final etabının da grup formatında oynandığı şampiyonayı, tek mağlubiyetini Sovyetler Birliği’ne karşı alarak ikinci bitiren Polonya bu sefer bir adım öteye gitmeye başararak finalde ev sahibi Türkiye’yi mağlup etti ve ilk kez bir majör turnuvada şampiyonluğa ulaştı.

Aynı başarıyı iki yıl sonra da tekrar eden Polonya’nın dinamik kadrosunun dünya sahnesine de damga vurması bekleniyordu. Ancak ülkenin bu yetenekli kuşağının etkisi kıta çapındaki başarılarla sınırlı kaldı. 2010’larla birlikte takım içerisinde gerçekleşen bayrak tesliminin ardından Avrupa sahnesinde yavaş yavaş arka plana geçen Polonya, şimdi yeniden voleybolun elit sınıfına yükselmenin yollarını arıyor. 2023 VNL’de kazandıkları bronz madalyayla küresel ölçekte de bunu yapabileceğinin sinyallerini veren Polonya’nın rüştünü ispat etmesi için ilk durak Avrupa Şampiyonası.

IŞILTILI GÜNLER

Kaynak: TVP Sport

Polonya’nın küresel sahnede voleybola damga vurduğu son dönem, 1950-1970 periyoduydu. Bu dönem Polonya’nın dünya voleybolunun zirvesindeki takımlar arasında yer alması neredeyse kaçınılmazdı, zira spora sosyalist ülkeler hükmediyordu. Söz gelimi, Polonya’nın en iyi dünya şampiyonu sonucunu elde ederek ikinci olduğu 1952’deki ilk edisyona katılan sekiz ülkenin altısı sosyalist bloka mensuptu.

Polonya bu esnada, Sovyetler Birliği’nden sonra Avrupa’nın da en iyi ikinci takımıydı. Öyle ki 1949’dan 1971’e kadar geçen dönemde düzenlenen sekiz Avrupa Şampiyonası’nın hiçbirinde podyumdan inmemişlerdi.

Ancak 1970’lerle birlikte Polonya’nın dünya voleybol sahnesinden çekilme zamanı gelmişti. Hem takımı taşıyan Krystyna Czajkowska ve Krystyna Jakubowska gibi isimlerin olduğu kuşak sahneden çekiliyordu hem de uluslararası voleybol dönüşüyordu. Voleybolun yer aldığı ilk iki olimpiyat olan Tokyo 1964 ve Mexico City 1968’de iki bronz madalya kazanan takım, bundan sonra 40 yıl boyunca bir daha Olimpiyat’ta yer alamadı.

Voleybol dünyasına Japonya’nın şirket bünyesinde yetişen oyunculardan kurulu milli takımının eklenmesiyle yeni bir model dahil oluyor, sosyalist blok spordaki hakimiyetini korusa da coğrafi bir genişleme kendini hissettirmeye başlıyordu. 1962’de üçüncü olarak son dünya şampiyonası madalyasını elde eden Polonya, 1967’de Japonya’da düzenlenen turnuvada Kuzey Kore ve Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin bayraklarını kullanmalarına izin verilmemesi üzerine sosyalist ülkelerin boykotuna katıldı ve turnuvanın zirvesindeki yerine veda etti. Ülkenin kıta bazında üst düzey performansı 1970’lerin başına kadar sürse de, 1971’deki Avrupa Şampiyonası üçüncülüğünden sonra Polonya kadın voleybol milli takımı derin bir suskunluğa büründü.

AVRUPANIN EN İYİSİ

Kaynak: Polsat Sport

Kendini yeniden hatırlatmak için 21. yüzyılın başını beklemesi gereken Polonya için 1990’lar oldukça sıkıntılı geçti. Sosyalist hükümetin 1989’da yıkılmasıyla voleybola verilen devlet desteği de ortadan kayboldu ve 1993’te Polonya, tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası bileti alamadı. Bundan 10 yıl sonra ise Polonya ilk kez bir büyük şampiyonada podyumun ilk basamağına çıkacaktı.

Polonya’ya 2003 ve 2005’te üst üste iki Avrupa şampiyonluğu getiren kuşak hiç kuşkusuz çok özel oyunculardan oluşuyordu. Bu ekip ayak seslerini 1990’ların sonundan itibaren duyurmaya başlamış, 1999’da Gdansk’taki Avrupa Kadınlar U18 Şampiyonası zaferinden sonra 2002’de de Zagreb’de 20 yaş altı şampiyonluğuna ulaşmışlardı.

Aslında Polonya için 2003 Avrupa şampiyonluğunun çetrefilli olduğunu söylemek mümkün. Antalya’da oynanan grup aşamasında İtalya’ya mağlup olan ve diğer dört maçının ikisini beş sette kazanan Polonya, yarı finalde de Almanya’yı setlerde 2-1 geriden gelerek geçti. Finalde ise milli takım seviyesinde ilk defa böyle üst düzey bir maça çıkan ev sahibi Türkiye’ye set vermeyen Polonya Avrupa şampiyonu unvanının sahibi oldu.

Polonya için işler iyi gitmeye başlamıştı. Magdalena Sliwa’nın pasörlüğünde Glinka gibi bir silaha sahip takımda Katarzyna Skowronska da skor yükünü sırtlanıyor, Dorota Swieniewicz gibi çok yönlü oyuncuların da katkısıyla takım komple bir görüntü veriyordu. 2005’te Hırvatistan’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda Almanya’ya karşı beş set süren bir maç dışında kolay bir grup etabı geçiren kırmızı-beyazlılar, yarı finalde bir başka çekişmeli maçtan daha galip ayrılan taraf oldular. Rusya’ya karşı iki set öne geçen takım üstünlüğünü koruyamazken, 22-20 biten uzun bir tie-break seti sonunda bir kez daha final bileti kazandı. Maçta Swieniewicz 27, Glinka ise 25 sayıyla kilit rol oynarken, Rusya’da Ekaterina Gamova’nın 30 sayısı galibiyet için yeterli olmamıştı.

Finalde İtalya karşısında alınan 3-1’lik galibiyet Polonya’ya üst üste ikinci Avrupa şampiyonluğunu getirdi. Artık sıra, başarıyı küresel turnuvalara taşımaktaydı. Polonya’nın post-komünizm döneminin altın kuşağı bunu bir ölçüde başardı. Takım 2008’de Olimpiyat Eleme Turnuvası’nı kazanarak 40 yıl aradan sonra ilk kez Olimpiyat bileti aldı. 2010’da ise 1962’deki üçüncülüklerinden 48 yıl sonra ilk kez dünya şampiyonasının ikinci turuna yükseldiler. Küresel turnuvalarda da olumlu sinyaller gelmeye başlamıştı ancak bu kuşağın emekliliği de yaklaşıyordu. Polonya voleybolu bir kez daha fetret devrine girmek üzereydi.

YENİ DÖNEMİN SANCILARI

Kaynak: FIVB

Polonya’nın küresel voleybol sahnesindeki varlığı kalıcı olmadığı gibi kıta şampiyonluklarının ardından Avrupa Şampiyonası’nda da eski mütevazı sonuçlarına geri dönmeye başladı. İyi bir kuşak yakalayan İtalya ve özellikle son yıllarda Tijana Boskovic ile birlikte büyük şampiyonluklar kazanan Sırbistan, Rusya ile birlikte Avrupa voleybolunun zirvesine yerleşirken Türkiye ve Hollanda gibi takımlar da Polonya’dan daha iyi kuşaklar yakalayarak kıta şampiyonasında iyi sonuçlar elde etmeye başladılar. 21. yüzyılda düzenlenen altı dünya şampiyonasının dördünde final oynayan erkek takımı için işler iyiye giderken, kadınlarda Polonya’nın görkemli günlerine dönmek için bekleyişi sürüyordu.

2012’de Ankara’daki Olimpiyat elemesinin finalinde Türkiye’ye yenilen, 2016’da ise aynı turnuvada maç dahi kazanamayan Polonya’nın makus talihi, yeni bir kuşak değişimiyle dönmeye başladı. Takımın yetenekli pasörü Joanna Wolosz’un etrafı artık daha etkili oyuncularla çevrelenmeye başlıyordu. Örneğin 2018’de Avrupa Kadınlar U19 Voleybol Şampiyonası’nda son beş turnuvanın dördünde madalya alan Türkiye’yi podyumdan indiren Polonya’nın en iyi pasör çaprazı seçilen Magdalena Stysiak dikkatleri üzerine çekmişti. Takım bütün bunların meyvesini, 10 yıl aradan sonra ilk kez bir büyük turnuvada son dörde kaldığı 2019 Avrupa Şampiyonası’nda toplamaya başladı.

Ancak bu sefer de takım koç Jacek Nawrocki ile sorunlar yaşamaya başladı. 2020 başında Polonya’nın Türkiye’ye yenilerek Olimpiyat vizesi alamamasının ardından voleybola verilen pandemi arası bir süre sorunların askıya alınmasına yol açsa da giderilmesi için pek bir adım atılmadı ve dünyanın en iyi pasörleri arasında gösterilen Joanna Wolosz 2021’deki Avrupa Şampiyonası’nda takıma katılmadı. Polonya da çeyrek finalde Türkiye’ye yenilerek turnuvaya veda etti.

ÜÇÜNCÜ POLONYA DÖNEMİ

Stefano Lavarini, Kaynak: TVP Sport

Geçtiğimiz yıl İtalyan Stefano Lavarini’nin koçluğa getirilmesiyle birlikte Polonya için yıldızlar hizalanmaya başladı. Tokyo’da Güney Kore’yi olimpiyat yarı finaline çıkaran Lavarini’nin görevi Nawrocki’den devralmasının ardından Wolosz’un takıma dönmesi, Stysiak’ın dünya klasmanında bir pasörle daha da iyi oynamaya başlaması ve orta oyuncu Agnieszka Korneluk’un sağlığına kavuşması takımın bir makine gibi işlemeye başlamasını sağladı.

Polonya ev sahiplerinden biri olduğu 2022 Voleybol Dünya Şampiyonası’nda çeyrek finale yükselerek 60 yıl aradan sonra ilk kez bu sahnede ilk sekiz takım arasına girmeyi başardı. İkinci tur grup aşamasında ABD’yi mağlup ederek güçlü rakibine karşı 12 yıl aradan sonra ilk galibiyetini alması da şampiyonanın manşetlerindendi. Üstelik çeyrek finalde Sırbistan’a karşı oynadığı ve Stysiak’ın 40 sayıyla yıldızlaştığı beş setlik maç, turnuva sonunda dünya şampiyonu olacak rakibinin en fazla zorlandığı maçtı.

2023 VNL ise Polonya’nın küresel sahneye dönüşünü tam olarak ilan ettiği turnuva oldu. Grup aşamasında Türkiye ve Çin’e, bronz madalya maçında ise ABD’ye karşı aldığı galibiyetlerle üçüncü oldu ve Mexico City 1968’den sonra ilk kez küresel bir turnuvada podyuma çıktı.

Şimdi ise Polonya yakaladığı ivmeyi devam ettirmek istiyor. Bunun için önündeki ilk sınav Avrupa Şampiyonası olacak. Son dünya şampiyonu olan ancak bu yıl daha kırılgan bir görünüm sergileyen Sırbistan ile aynı grupta olan, final yolunda ise turnuva ağacında Türkiye’yle olası bir eşleşme görünen takım için burada alınacak iyi bir sonuç moralleri iyice yükseltecektir. Eylül ortasında ise Lodz’da ev sahipliği yapacağı Olimpiyat Eleme Turnuvası’nda İtalya ve ABD’nin arasından önümüzdeki yıl için Paris bileti alarak 16 yıl aradan sonra Olimpik sahneye dönmeyi deneyecek.

Polonya’nın antrenörü Lavarini, birçok açıdan takım içi uyumu oturtmuş durumda. Bu yıl VNL’de Wolosz’un yokluğunda Katarzyna Wenerska takımı ahenkli bir şekilde oynatmak konusunda kendisinden asgari beklentiyi karşılarken, Martyna Lukasik ve Olivia Rozanski de dünyanın üst düzey smaçörleri arasında yer almasalar da uluslararası temponun baskısını kaldırıyor gibi görünüyorlar. Orta oyuncular içinde Agniezska Korneluk gibi hem savunma hem hücum yönü güçlü kalburüstü bir isme sahip olan Polonya’nın manşet yükünü çekenlerin başında ise libero Maria Stenzel geliyor.

En önemlisi ise, Paola Egonu, Tijana Boskovic ve Melissa Vargas gibi isimlerin dahil olduğu özel pasör çaprazları sınıfının yeni üyelerinden olmaya aday Stysiak gibi bir sayı silahına sahipler.

Bu, pek çok açıdan Polonya’nın 20 yıla yakın süredir yakaladığı en yetenekli kuşak. Ancak işleri kolay olmayacak zira her ne kadar bu yılı istedikleri gibi geçiremeseler de İtalya ve Sırbistan’ın Avrupa voleybolundaki hakimiyeti ve halihazırda kıtanın kalburüstü takımlarından olan Türkiye’nin bu yılki VNL şampiyonluğuyla Avrupa Şampiyonası’na favori olarak gelmesi karşılarına zor rakipler çıkartacak. Bütün bunlar arasında artan rekabet içerisinde Polonya’nın nereye kadar ilerleyebileceği merak konusu.

Kapak resmi: FIVB

Bir Cevap Yazın