Tarih: 15.08.2023 Yazar: Anıl Kantemir Yorumlar: 0

Altın madalya kazanacak kadar iyi bir atletsiniz ama sizden daha iyileri var. Bu sizi daha az hatırlanır kılıyor mu? Belki evet ama bugün değil.

Spor tarihinde bir yolculuğa koyulduğunuzda karşınıza çıkan o klişe sözü hatırlayın. “Tarih yalnızca şampiyonları yazar”. Kısmen doğru olsa da şampiyon olacak kadar iyi olanlara da spor tarihinin bir borcu var. Bu yazı o borcu kapamak için yazıldı.

Şampiyonluğu kaçıran, gümüş ve bronz madalyayla yetinen atletlere gereken saygıyı göstererek başlamak en iyisi. Bir atletin dünya çapında madalya alacak seviyeye gelmesi için önce kendi yaşadığı bölgede, sonra ülkesinde, o da yetmez kendi kıtasında ve sonunda dünya çapında en iyilerden olması gerekiyor. Bunun ne denli meşakkatli bir yol olduğu aşikâr.

Atletizm, insan bedeninin zamanla, yükseklikle, uzaklıkla ve dirençle imtihanı. Her atlet için farklı hedeflerin olması bir yana, Dünya Şampiyonası ve Olimpiyat gibi global organizasyonlarda şampiyonluk büyük atletlerin hedefi. Beden gücünün ve mental farkındalığın üst seviyede olduğu bu sporda, sayılı atletlerden biri olarak yarışmak dahi büyük bir başarıyken, sadece şampiyonları değil şampiyon olacak kadar iyi olanları göz ardı etmek epey haksızlık olur. 

Dünya şampiyonalarına kazandıkları altın madalyayla damgasını vurmuş nice atletler var. Haile Gebrselassie, Kenenisa Bekele, Anita Wlodarczyk, Allen Johnson ve Colin Jackson sadece bunlardan birkaçı. Tarih onları gerçekten de altın harflerle ve fazlasıyla yazıyorken neredeyse onlar kadar iyi olanları hatırlamak ya da tanımak hiç de fena olmaz.

SİHİNE VE TERGAT’IN KADERİ

Erkeklerde uzun mesafe tarihine 1990 ila 2010 arasında damga vurmuş iki ismi, atletizmle biraz olsun ilgilenen pek çok sporsever bilir. Bunlar tabii ki Etiyopyalı Haile Gebrselassie ve Kenenisa Bekele’den başkası değil. Bu iki ismin uzun mesafede, özellikle de 10.000 metredeki dominasyonu öylesine uzun bir periyoda yayıldı ki arkalarında kalan atletler de birer gümüş ve bronz madalya koleksiyoneri oldu. 

İşte Kenyalı Paul Tergat bu koleksiyonerlerden biri. Üstelik sadece dünya şampiyonalarında değil olimpiyatlarda da Gebrselassie’nin gerisinde kalan Tergat için hikâyesinin onunla çakışması büyük bir talihsizlik. Önce 1995 Göteborg’daki Dünya Şampiyonası’nda Gebrselassie’ye geçilip üçüncü olan Kenyalı atlet, takip eden iki dünya şampiyonasında ise yine Etiyopyalı yıldızın gerisinde kalarak gümüşle yetindi. 1996 Atlanta Olimpiyat Oyunları’ndaki finalin tersine 2000 Sidney Olimpiyatı’nda hiç olmadığı kadar şampiyonluğa yakındı ama kabusu onu yine alt etmeyi başardı.

Paul Tergat, üç dünya şampiyonası ve iki olimpiyat finalinde yarıştığı Haile Gebrselassie gibi bir atlete karşı bu yarışların tamamında iki saniye altında bir farkla Etiyopyalı yıldızın gerisinde kaldı.

2000’lerde Paul Tergat ile benzer kaderi Etiyopyalı Sileshi Sihine paylaştı. 2003 ila 2009 arasındaki dört dünya şampiyonasının tamamında altın madalya kazanan efsane Kenenisa Bekele, Sihine’nin pistteki belalısı olmuştu. Bekele’nin 2003 Dünya Şampiyonası’ndaki ilk altın madalyasında Sihine bronz kazanırken, efsane Haile Gebrselassie de gümüşte kalmıştı. Artık altın madalya serüveni Gebrselassie için de noktalanmıştı. 

Sihine ve Tergat’ın kaderi ortaktı. Sihine, tıpkı Tergat’ın Gebrselassie ile yaşadığı rekabette olduğu gibi 2005 ve 2007 Dünya Şampiyonaları’nda Bekele’nin ardında ikinci oldu. Olimpiyatta da değişen bir şey yoktu. 2004 Atina ve 2008 Beijing’de Sihine, Bekele’nin arkasında gümüşte kaldı. Bekele fazla iyiydi, hem 2004 hem 2008’de şampiyon olurken Olimpiyat rekorlarını alt üst etmişti.

Sihine ve Tergat’ın kariyerleri dünya çapındaki şampiyonalarda altın madalyalarla dolu olabilirdi. Onlar her şeye rağmen farklı dönemlerde iki büyük yıldıza denk gelen başkaca iki büyük yıldızdı.

ÇİN’İN ÇEKİÇLE İMTİHANI

Bugün, Çin’in kadınlar çekiç atmada birden fazla Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası altını yoksa baş sorumlunun Polonyalı Anita Wlodarczyk olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sanırım Çin’in son yıllardaki iki büyük atıcısı Wang Zheng ve Zhang Wenxiu’a da sorsanız aksi bir cevap almazsınız.

Kadınlar çekiç atmada belirli periyotlara güçlü bir şekilde damga vuran iki ekolün Küba ve Polonya olduğu tartışma götürmeyen bir gerçek. Tabii ki Yipsi Moreno ve Anita Wlodarczyk unutulmaz isimler olarak öne çıkıyor. Bu ikisinin yanı sıra bu dalda dönem dönem kafasını çıkaran pek çok ülke olduğunu biliyoruz. Çin atletizmi de atmalarda, özellikle de çekiç atmada son yıllarda yaptığı yatırım ve çıkardığı atletlerle ciddi anlamda söz sahibi oldu. Geçmişte disk ve gülle atmada bunun meyvelerini altın madalyalı atletler çıkararak toplayan Çin, çekiç ve cirit atmadaysa son dönemde zirveyi bir türlü göremedi.

Kariyerinin hemen başında Yipsi Moreno ve Betty Heidler gibi iki çekiç efsanesine kafa tutan Zhang Wenxiu, bu iki atlet karşısında 2007 Osaka’da bronz madalya kazandığında Çin’in bu daldaki ilk madalyasına sahip olmuştu. 2011 Daegu’da yeniden bronz madalya sevinci yaşayan Zhang için 2013 yılında Moskova’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’yla birlikte “zirve” yürüyüşünün başlaması bekleniyordu. Bu dönemde Çin,  Zhang Wenxiu’nun yanına Wang Zheng’in de dahil olmasıyla rakipler için büyük bir tehdit haline gelmişti. Ancak Çinli atletler için bir sorun vardı: 2011 Daegu’da beşinci olduğunda gözden düşüyor mu denilirken 2012 Londra Olimpiyatları’ndan altın madalyayla dönen Anita Wlodarczyk.

2013 Moskova’da Wlodarczyk fırtına gibi esti. Standardı 77-78 metrelere çeken iki atışına Zhang ve Wang yetişemedi. Wlodarczyk, 78.46’lık ulusal rekor ile altına uzandı. Takip eden iki Dünya Şampiyonası’nda da durum değişmedi. 2015 Beijing’de 80.85 ile şampiyona rekoru kıran Wlodarczyk’in ardında yine Zhang Wenxiu vardı. 2017 Londra mı? Yine birinci Wlodarczyk, ikinci Wenxiu.

Wang Zheng ve Zhang Wenxiu’nun olimpiyatta da gümüş ve bronz madalya aboneliği sürdü. İki atıcı Olimpiyat Oyunları ve dünya şampiyonalarında toplamda altı gümüş ve beş bronz madalya topladı. Artık Zhang Wenxiu emekli, Wang Zheng içinse hikâye halen devam ediyor.

ENGELDE REKABET

Farklı bir dönemde yarışsa bambaşka bir hikâyesi olabilecek isimlerden biri de Tony Jarrrett. Kariyerinin başında Greg Foster, zirve dönemlerinde Colin Jackson ve Allen Johnson ile rekabete girmiş bir atletten bahsediyoruz. Jarrett sanırım dünyaya 10 yıl daha geç gelmeyi tercih edebilirdi, bu kez buradaki satırlar ona ithaf edilmezdi ama tarih sayfaları onun altın madalya hikâyeleriyle dolu olabilirdi.

1987 ila 1999 yılları arasında düzenlenen dünya şampiyonaları, erkekler 110 metre engellide Britanya ve Birleşik Devletler’in büyük bir rekabetine sahne oldu. Bu tarihlere sıkışan altı şampiyonada 10 ABD madalyasına karşı Britanyalı atletler sekiz madalyayı boyunlarına taktı. Bu sekiz madalyanın üçünde Jarrett’in imzası varken Britanya adına kazanılan iki altın madalya Jarrett’ın tabiriyle döneminin kendi branşındaki Usain Bolt’u, efsane Colin Jackson’dan gelmişti.

Jarrett’ın madalya avı 1991 Tokyo’da başladı. Son iki Dünya şampiyonu ABD’li Greg Foster formdaydı. Final bittiğinde aslında Jack Pierce ve Greg Foster 13.06 ile geçilemez bir derece koşmamışlardı ancak Jarrett ilk final heyecanından olsa gerek, çok da iyi bir yarış çıkaramadı ve 13.25’lik derecesiyle üçüncü oldu.

1993 Stuttgart’a Tony Jarrett formda gelmişti ancak Almanya’daki bu buluşmanın bölüm sonu canavarı bir başka Britanyalı Colin Jackson’dı. Jarrett bir sene önce Barcelona Olimpiyatları’nda saniyenin binde biri farkla bronz madalyayı kaçırmış ve büyük hayal kırıklığı yaşamıştı. Stuttgart’taki finalde dereceler üst düzeydi. Jackson 12.91 ile dünya rekoru kırarken, Tony Jarrett şampiyonluğa ulaşabileceği bir zaman olan 13.00 koşup kariyerinin en iyi derecesini elde ederek gümüş madalyada kalmıştı.

1995 yılında Göteborg’da düzenlenen Dünya Şampiyonası Jarrett için altın hayalini gerçeğe dönüştürmek için önemli bir fırsattı belki de. Artık Greg Foster yoktu, üstelik Colin Jackson da şampiyonada yer almıyordu ancak bu şampiyona başka büyük bir yıldızın ilk altın madalyasına sahne olacaktı. Allen Johnson, dört dünya şampiyonluğundan ilkini kazandığı bu şampiyonadaki finali 13.00 ile kazanırken Tony Jarrett 13.04 ile yine ikinci sırada kalmıştı.

Jarrett, 110 metre engellinin zirve dönemlerinde büyük atletlere karşı yarıştı. Farklı bir dönemde yarışsa hikâyesi bambaşka olabilirdi ancak bu disipline getirdiği rekabetle her zaman saygıyla anılmayı hak ediyor.

KAPANIŞ

Tergat, Sihine, Wenxiu, Wang, Jarrett… Hatırlanmayı hak eden, atletizm tarihinde önemli yeri olan ancak gereken saygıyı az görenlerden birkaçı sadece. Aslında sadece altın madalyayı kaçıranlar değil belki bir madalyaları olmasa bile arkalarından gelenlere örnek olan birçok atlet de saygıyı ve anılmayı hak ediyor. Onların hikâyesini de bir sonraki yazıya bırakalım.

Kapak fotoğrafı: i0.wp.com

Bir Cevap Yazın