Tarih: 19.07.2021 Yazar: Burcu Biçer Yorumlar: 1

Doğu’nun Cadıları (Tōyō no Majo) ifadesi, oyunlarının hilesi ve büyüsüne bir göndermeydi çünkü “kadınlar tarafından elde edilen herhangi bir spor başarısı büyü, sihir gibi olağanüstü şeyler olmadan mümkün olamazdı.”

Olimpiyat Oyunları’nın ev sahibi ülkeler üzerindeki dönüştürücü gücü; ekonomik, kültürel ve çevresel olarak çok fazla açıdan konuşulabilir. Siyaset ve olimpiyat oyunlarının belirgin bir şekilde birbirine bağlı hale gelmesiyle spor sahalarını şekillendirmesini de izliyoruz. Tokyo Olimpiyatları’nın ve bir voleybol takımının savaş sonrası Japonya üzerindeki etkisi ne oldu?

Japonya, Olimpiyat Oyunlarını dünyanın en kalabalık kıtası olan Asya’ya getirmek ve onun gerçekten evrensel bir etkinlik olmasını istiyordu. Tokyo, 1940’ta Yaz Olimpiyatlarına ev sahipliği yapacaktı. Tokyo’nun, IOC üyeleri tarafından teklif edilen bir şehir olma desteğini kazandığı 1932’den başlayarak, Japonya’yı Oyunlara ev sahipliği yapmak için ideal bir yer olarak tanıtmayı amaçlayan yerel ve uluslararası kampanyalar yapıldı. Yıllar öncesinden başlayan kutlama ve tanıtımların yanı sıra, olimpiyat şehri olmasının kabulü üzerine 3 günlük bir festival düzenlendi.

Bu festivalde 10.000 Japon bayrağı ve üzerlerinde Olimpiyat halkaları olan bayraklar Tokyo’nun her yerine dağıtıldı. Otobüsler ve tramvaylar, hatıra Olimpiyat biletleri, Olimpiyat posterleri ve posta pulları çıkarıldı. Fakat Japonya, olimpiyatların maliyetli bir dikkat dağıtıcı olacağına karar verdi ve ülke uzun bir siyasi tartışma döneminden sonra gönüllü olarak olimpiyatlardan çekildi.

Tüm bunlar, bir ülkenin Olimpiyatlara ev sahipliği yapmasının ulusal bir konum ve itibar kazanması için önemli olduğunu gösterse de, işlerin sadece iyi bir spor sistemine, güçlü sporculara bağlı olmadığını doğrular gibiydi. Sporcuların önemli ulusal varlıklar olarak görülmesine yönelik bu eğilimler daha sonraki yıllarda önemini giderek arttırdı.

Görsel kaynak: Olympics

Voleybol, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sadece Japonya’da değil, dünya çapında popülerlik kazanıyordu. Uluslararası Voleybol Birliği 1947’de kurulmuş ve Dünya Şampiyonaları ilk kez 1949’da erkekler, 1951’de kadınlar için yapılmıştı. 1959’da, Uluslararası Olimpiyat Komitesi erkek voleybolunun Olimpik bir spor olmasına karar verdi. Bu nedenle 1960’ta Japonya ilk kez o yıl Brezilya’da düzenlenen Dünya Voleybol Şampiyonası’na hem erkek hem de kadın takımı gönderdi. Japonya Erkek Takımı sekizinci sırayı alırken, Kadın Takımı beklenmedik bir şekilde ikinci oldu.

Bu Japonya Kadın Takımı, bir milli takım olmaktan ziyade, aslında bir Japon tekstil üreticisi olan Nichibo’nun kurumsal bir takımıydı. Ekip üyeleri, şirketin Kaizuka kentindeki tekstil fabrikasında işçi olarak çalışırken bir araya geldi ve fabrikanın spor salonunda antrenman yaptı. Nichibo, daha sonra takımı 1961’de bir Avrupa turuna göndermeye karar verdi ve burada üst üste 24 maç oynadılar ve hepsini kazandılar.

1961-62’deki Avrupa zaferleri sırasında, takıma Avrupa medyası tarafından Doğu’nun Cadıları (Tōyō no Majo) takma adı verildi, bu da oyunlarının hilesi ve büyüsüne bir göndermeydi çünkü “kadınlar tarafından elde edilen herhangi bir spor başarısı büyü, sihir gibi olağanüstü şeyler olmadan mümkün olamazdı.”

Nichibo takımına 1953’ten beri Hirofumi Daimatsu tarafından antrenörlük yapılıyordu. Daha sonra olimpik takım koçu olarak seçildi. Asker olmasının getirdiği disiplinle tanınan Daimatsu, sert ve yorucu antrenmanlarıyla ünlendi. Takımın başarısı, Daimatsu tarafından tasarlanan ve Türkçe’ye “dönerek alma” (kaiten reshību) olarak çevirebileceğimiz imza hareketi de dahil olmak üzere, daha önce hiç görülmemiş bazı tekniklere dayanıyordu.

Yani ortada ne büyü ne de sihir vardı. Yeni ve doğru teknikle zaten “fabrika şartlarının getirdiği disiplin” ile çok çalışan sporcular ve onların antrenörü vardı sadece. Japonya ve SSCB kadın takımları arasındaki fiziksel boy farkının bilincinde olan Daimatsu, Sovyetleri yenmenin anahtarının çeviklik ve hız olduğuna inanıyordu. Takım için yeni kurallar fiziksel güçten daha çok çevikliği ön plana çıkaran teknikleri içeriyordu.

“Japonya en kötü acıları çektikten sadece yirmi yıl sonra ekonomik gücünü yeniden kazanmak için yatırım yaptığı araçların bir simgesiydi. Akıllı teknik çözümlerin icadı, kendisini sunacak doğal kaynakları olmayan küçük bir ada olarak gören ülke için zorunluydu.

Daimatsu, genel olarak voleybol ve Japon sporları için Morita Akio’nun Sony’nin lideri olarak yaptıklarını ve Ohno Taiichi’nin Toyota Üretim Sistemini tanıtarak Toyota’da başardıklarını yaptı. Kaiten reshību tekniği kaybedilen zamanı geri kazandırdı ve Batılı atletlere kıyasla farklı olan Japon bedenlerinin yükünü azalttı.”

1962’de Moskova’daki Dünya Şampiyonası’nda Sovyet takımını yenip voleybolda 11 yıllık Sovyet hakimiyetine son verdiler. Sert, tavizsiz, aynı zamanda parlak ve yenilikçi olan bir koçun disiplini, fabrika işçisi olan kadınları olimpiyat şampiyonu olabilecek bir voleybol takımına dönüştürmeyi başarmıştı. 1964 Tokyo Olimpiyatları’nda Japon voleybolu, birçok yönden İkinci Dünya Savaşı sonrası spor tarihinde çığır açan bir olay olarak görülebilecek altın madalyayı kazandı.

1 people reacted on this

  1. […] Dünya Savaşı’nın yıkımının ardından ülkenin uluslararası topluma dönüşünün amblemlerinden biri olan Japonya’nın voleyboldaki dominasyonu da 1960’ların başında başlamıştı. […]

Bir Cevap Yazın