Tarih: 04.11.2022 Yazar: Anıl Kantemir Yorumlar: 0

Benim Dünya Kupam serimizin üçüncü konuğu, Evrensel gazetesi spor yazarı Mithat Fabian Sözmen ile 1994 yılına bir yolculuk yaptık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen Dünya Kupası’nı konuştuk.

Katar’da düzenlenecek olan 2022 Dünya Kupası, gerek alınma biçimi gerekse takvimde bulunduğu yer itibarıyla birçok futbol izleyicisi için dört yıl boyunca bekledikleri ve çoğu kendilerinde yer etmiş turnuvalar arasında görülmemekte. Her turnuva kendi dramasını yaratır. Henüz başlamamış bir turnuva için bunları konuşmak pek kolay olmasa da bizler 2022 Dünya Kupası’nı Katar’da stadyumların inşa süreçlerinde hayatını kaybedenler üzerinden hatırlanacağını düşünüyoruz.

Yaklaşmakta olan turnuvaya duyamadığımız heyecan, bizleri hatıralarımızda kalan dünya kupaları arasında dolaşmaya çağırmakta. Herkesin unutulmaz, üzerine konuşmaktan her dem keyif aldığı bir turnuva olmuştur. Geçmişten süzülüp gelen bu anılar her zaman gerçeği birebir yansıtmasa da, turnuvayı ‘’bizim/sizin’’ yapanın o küçük anılar olduğunu düşünüyoruz. Bu düşüncelerle hazırladığımız “Benim Dünya Kupam” serimizin bu bölümünün konuğu, Evrensel gazetesi spor yazarı Mithat Fabian Sözmen. Sözmen ile ilk izlediği Dünya Kupası olan ’94 ABD’yi konuştuk.

Geçmişe dönmeden önce, bu Dünya Kupası insan hakları ihlalleri, göçmen işçilerin iş cinayetlerinde ölümü ve Katar’ın spor yoluyla imajını temize çıkarma çabalarıyla hatırlanacak. Eğer siz bir teknik direktör, futbolcu veya bir milli takımın başka herhangi bir yetkilisi olsaydınız, bu turnuvaya nasıl bir tepki gösterilmesini isterdiniz?

Her şeyden önce bütünlüklü bir tepki gösterilmesini isterdim. Çünkü Katar 2022’ye dair tüm marazlar sadece Katar’la sınırlı olmayan sorunlara işaret ediyor. Bunu sporun idare ediliş biçiminden emperyalizme kadar genişletebiliriz. Ev sahibi ülkeler kendilerine sağlanan olanaklardan faydalanıyorlar ve futbolu “sporla aklanma” dahil olmak üzere farklı amaçları için kullanabiliyorlar ama esas sorumlu Katar mı? Peki ya FIFA, peki ya sponsorlar? Elbette Katar özelinde tepki gösterilmesi gereken “kafala” sistemi ya da insan hakları ihlalleri gibi çok sayıda şey var. Ancak buna tepki gösterirken de Batı Avrupa ülkelerinin sınırlarında kalmak öze dair pek çok sorunun ıskalanmasına neden oluyor. Geçtiğimiz günlerde ABD’li bir akademisyenin bu kesimleri hedef alarak dediği gibi “Katar’ın başka bir ülkede silahlı cihatçıları desteklemesini sorun etmiyorsanız Dünya Kupası düzenlemesini de sorun etmeyebilirsiniz.”

Sizin geçmişe baktığınızda ‘’Benim Dünya Kupam’’ dediğiniz turnuva hangisidir? Turnuvayı zihninizde canlandırdığınızda aklınıza ilk gelen görüntü ve olaylar nelerdir?

İlk izlediğim Dünya Kupası olduğu için 1994 ABD demek zorundayım. Zihnimde canlanan ilk şeyse Hagi’nin golleri. Büyülenmiştim ve aynı adamın 2 yıl sonra tuttuğum takıma geleceğini söyleseler asla inanmazdım.

Bu kupayı sizin için özel ve önemli kılan detaylar nelerdir?

En önemlisi ilk dünya kupam olması. O güne kadar Dünya Kupası heyecanı için Vala Somalı’nın “Teknik, Taktik Yönleriyle Futbol ve Tarihi” kitabına ve babamın eski kupalar sırasında tuttuğu defterlere bağımlıydım. Burada notları alınmış maçları evde kendi kendime yeniden oynardım. ABD ’94 sayesinde bu meşakkatten kurtulup kanlı canlı izleme ve kendi notlarımı alma şansına kavuşmuştum. Bu heyecanı babamla birlikte yaşamak da beni çok mutlu etmişti.

Bu turnuvayı izlediğinizde kaç yaşındaydınız, neler yapıyordunuz? Turnuvayı nerede izlediniz? Bizlere izlediğiniz yeri ve çevresini anlatabilir misiniz?

8 yaşındaydım ve Mersin’de olduğumuz için çoğunlukla yazlıktaydım. Turnuvanın önemli bir kısmını deniz kenarında takip ettim. Bulunduğumuz yer, Mersin’de dibinde kuyu suyunun etkili olduğu, bu yüzden de Akdeniz’in sıcak ve tuzlu suyunun müthiş oranda hafiflediği, yüzmek ve dalmak için harika bir yerdi.

Turnuvayı birlikte izlediğiniz birileri var mıydı? Öyleyse birlikte izleme deneyiminize dair neler söylemek istersiniz?

Babamla ve bazen de abimle izliyorduk. Zaten Dünya Kupası haricinde de televizyonda bir maç varsa mutlaka babamla izlerdik. Annem Alman olduğu için Almanya’ya da sempatimiz vardı ama onlar için kötü bir dönemdi. Babamın Berti Vogts’u kötü andığını, Maradona’yı kötülediğini, Hagi’yi ise Steaua Bükreş dönemlerindeki haliyle anlattığını hatırlıyorum. O Steaua Bükreş takımı 1989’da Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finalinde Galatasaray’ı elediği için evde epey iyi tanınıyordu ve 1994’ün Romanya takımında da o ekipten pek çok isim vardı. Belki de Romanya’yı dikkatle takip etmemizin nedeni buydu.

Kaynak: Action Images

Turnuva esnasında yaşadığınız dünyada neler oluyordu hatırlıyor musunuz? Bu anıları hatırlamanızda turnuvanın bir yeri olduğunu düşünüyor musunuz?

Çok hatırladığımı söyleyemem. O yaşta sadece futbolu düşünüyordum. Ama yazın Almanya’ya gittiğimizde büyük bir 1994 Dünya Kupası kitabı/katalogu almıştım. İçindeki fotoğrafları, maçlara dair bilgileriyle muhteşem bir eserdi ve örneğin Kolombiyalı Andres Escobar’ın turnuva sonrası öldürüldüğünü oradan okumuştum. Herhalde futbolun ölüme sebebiyet verebilecek kadar güçlü bir şey olduğunu ilk oradan okumuşumdur.

Bu kupayı güzel hatırlamanızda nostaljik bir taraf olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle, çünkü zaten genel olarak o kadar da güzel bir turnuva değildi. Özellikle İtalya’nın maçları bayıltacak kadar sıkıcıydı. Brezilya’yla oynadıkları finalin yavanlığını da hatırlatmama gerek yok sanırım. Neyse ki penaltı atışlarında bolca drama yaşandı.

Turnuvaya dair saha dışı gündeminden aklınızda kalan bir şeyler var mı? Bir oyuncunun veya teknik direktörün bir demeci, bir protesto veya başka bir olay? Varsa eğer, bunu o zaman nasıl deneyimlemiştiniz? Şimdiden dönüp bakınca neler hissediyorsunuz?

O dönem Maradona’nın aforoz edilmesi hoşuma gitmişti ve turnuvadan ihraç edildikten sonra gösterdiği tepkiyi “Oh olsun” ruh haliyle karşılamıştım ama sonradan Maradona’yı, futbolu, dünyayı daha iyi tanıdıkça hislerim değişti.

Son soruda sahanın içerisinde kalarak bitirelim. Sizin için bu kupa hangi oyuncu veya takım demek? Sizde iz bırakan oyuncu veya takım hangisiydi? İz bırakmasının özel bir sebebi var mıydı?

Benim için Gheorghe Hagi demek. Bazen “bunda Hagi’nin sonradan Galatasaray’a gelmesinin rolü var mıdır, zihnim beni manipüle mi ediyor” diye kendimi sorguladığım oluyor ama hakikaten yok. Bunun dışında Romanya’dan golcü Raducioiu, Brezilya’dan Romario ve Bebeto, Bulgaristan’dan Stoichkov ve Letchkov, İsveç’ten Tomas Brolin, Henrik Larsson’un rastalı tıfıl halleri, Kennet Andersson ve kaleci Ravelli, Meksika’dan enteresan formasıyla kaleci Jorge Campos, Rusya’dan gol rekoru kıran Salenko, ABD’den abimin dinlediği metal gruplarının gitaristlerine benzeyen Alexi Lalas ve elbette İtalya’dan Roberto Baggio, ABD ’94 deyince aklıma gelenler oluyor.

Romario (FIFA)

Bir Cevap Yazın