Yeni kurulan bir basketbol takımı her zaman kendisine bir kimlik arar. Bu kimliği bulmak bazen çokça zamanınızı alır bazense Beşiktaş Emlakjet gibi kısa sürede bu kimliği bulursunuz. Beşiktaş Emlakjet’in savunma temelli kimliği üzerine…
Taraftar ve yönetim arasındaki gerilim, geçtiğimiz yıl geçirilen kötü sezon ve Akatlar’a rağbetin gün geçtikçe düşmesini hesaba katınca basketbolda Beşiktaş’ın iyi bir 2023-24 geçirmesini beklemek fazlaca iyimser olabilir. Ancak her şeye rağmen Beşiktaş Emlakjet şu ana kadar oynadığı dört maçta parkeye bir kimlik koydu ve o kimliğin üzerinde “savunma” yazıyor.
Geçtiğimiz sezon sanırım pek çok basketbol sever için beklenmedik bir senaryo ortaya çıktı. Beşiktaş’ın sezon başında en azından play off potasında olabileceğini düşünenlerin sayısı az değildi. Ancak yabancı oyuncuların uyumsuzluğu, koç ve oyuncu arasındaki kimya uyuşmazlığı, yönetim problemleri ve ayrılan yerli oyuncuların yerinin benzer kalitedeki isimlerle dolmaması sonun başlangıcı oldu. Hatırlanacağı üzere Beşiktaş ligde kalmayı son haftanın bitimiyle garantileyebildi.
Bu yıl ise geçtiğimiz sezonki felaket dönemin ardından takım adeta yeniden kuruldu. Bunun aslında Türkiye’de başa oynayan takımlar dışındaki ekipler için, başarı ya da başarısızlık kriterinin ötesinde anormal kabul edilmemesi gereken bir durum olduğunu biliyoruz. Ancak bu durum Beşiktaş için gerçek bir zorunluluktu. Tam da burada Siyah-Beyazlılar doğru bir adım attı ve Frutti Extra Bursaspor’da iyi bir sinerji yakalayan Nedim Yücel’i basketbolun başına getirirken Dušan Alimpijević’i koç koltuğuna ve takımı parkede yönetmesi için de Derek Needham’ı direksiyona geçirdi. Bilindiği üzere Frutti Extra Bursaspor’da, bu üçlünün iki yıl önce kimsenin ummadığı şekilde EuroCup finaline kadar giden yolculukta payı büyüktü.
Alimpijević seçimi bize daha tempolu, fazlasıyla geçiş hücumu izleyeceğimiz ve atletik bir takım kurulacağı fikrini uyandırsa da yapılan transferlerle Kara Kartallar’ın bir denge ve savunma takımı olabileceği görüldü. Birkaç soru işareti dışında Alimpijević’in Beşiktaş’ı, Bursaspor’dan daha farklı bir kimyada ve daha farklı öncelikleri olan bir takım olacaktı.
Yabancı Kimyası
Yabancı transferlerinin açıklanmasıyla Beşiktaş’ın parkede sert ve rakip ayırmaksızın geri adım atmayan oyunculardan kurulu bir takım oluşturacağı netleşiyordu. Bunun ilk işaretleri Matt Mitchell ve Angel Delgado transferleriyle kendini gösterdi. Bu iki oyuncu da savunmayı önceleyen oyuncular olarak biliniyordu. Delgado geçen sezon Pınar Karşıyaka ile pozisyonuna göre bir miktar “undersize” kalmasına rağmen pek çok itibarlı uzuna karşı üstünlük kurmuştu. Savunmada sert ve karşılaşmak istemediğiniz türden bir uzun olduğu biliniyordu. Matt Mitchell ise pozisyonuna göre oldukça fizikli ve müdafaada asla geri atmayan bir oyuncu olarak Fransa’da dikkat çeken isimlerden biriydi, üstelik hücumda da hem kendi şutunu yaratabiliyor hem de kritik anlarda sorumluluktan kaçmıyordu.
Baş altı takımların olmazsa olmazı skorer guard pozisyonu içinse Asvel ile geçtiğimiz yıl önemli süreler alan Jonah Matthews’da karar kılındı. Matthews’un skorer kimliği yadsınamaz bir gerçek olsa da açıkçası şu dört maçta beklentimin üstünde bir savunma katkısı verdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Matthews’un savunmadaki pozisyon alışı ve birebirde kolay kolay geçilmeyen bir oyuncu olması takımın savunma bütünlüğüne yansıdığı gibi işin strateji tarafında da Beşiktaş Emlakjet’e büyük bir artı sağlıyor. Gerçek şu ki ligimize gelen pek çok kalburüstü skorer, takımlarına hücum sahasında getirdikleri kadar savunma tarafında da götüren oyuncu profillerine sahipler. Hal böyle olunca rakip takımların stratejilerinden ilki bu oyunculara doğru hücum etmek oluyor. Böyle bir yapıdan da sağlıklı bir savunma kimyası ortaya çıkmasını beklemek hayalcilikten öteye geçmiyor. Matthews hücumda getirdiklerini savunmada götürmeyen bir kısa ve takımın saha içi lideri olarak parkeye koyduğu bu eforla diğer oyuncular için de itici bir güç oluyor. Beşiktaş’ın bu yıl yaptığı en iyi transferin, sadece elinde top olduğu zaman yıldız olan bir oyuncu değil elinde top olmadan da bir yıldıza dönüşebildiği için Jonah Matthews olduğunu söyleyebiliriz.
Yerli Kimyası ve Uyum
Beşiktaş’ın birkaç sene önce genç yerli oyunculara yöneldiği stratejisi ve Bandırma ile yaptığı anlaşma oldukça takdir toplamıştı. Bunun meyvelerini de hem Beşiktaş hem de Türk basketbolu topladı. Alperen Şengün’ün draftı ve NBA’e gidişi, Şehmuz Hazer’in takımdaki ana rolüyle biraz erken mi geç mi olduğu tartışılacak şekilde Fenerbahçe Beko’ya transferi ve Sadık Emir Kabaca’nın her maç bir diğer maçın üzerine koyduğu performansı oldukça dikkate değerdi.
Basketbolda herhangi bir projenin Türkiye’de istikrarlı bir biçimde gitmesini beklemeyiz. Beşiktaş da bu yoldan geçtiğimiz yıldan itibaren saptı ve bu sezon daha tecrübeli yerli isimlere yöneldi. Ancak burada hakkını teslim etmemiz gerekir ki çok da tartışılmayacak isimler Beşiktaş’a transfer edildi. Egehan Arna bir miktar iyimser Anadolu Efes tercihi sonrası kendini bulduğu Beşiktaş’a döndü, ligimizde yabancı oyuncuyu yedekleyebilecek nitelikteki tecrübeleriyle öne çıkan iki isim, Berk Uğurlu ve Yiğit Arslan eklemeleri yapıldı. Kaldı ki bu iki oyuncunun ligdeki geçmişleriyle yabancı oyuncu yedeklemenin çok ötesine geçtiği dönemlerine şahit olmuştuk.
Açıkçası kafamdaki en büyük soru işaretlerinden biri Berkan Durmaz hamlesiydi. Geçtiğimiz yıl biraz biraz kıpırdansa da katkısı konusunda sezon öncesinde şüphelerimin bulunduğunu söylemeliyim. Ancak Berkan bu kısa periyotta o kadar iyi bir performans ortaya koydu ki bu soru işaretlerinin tümü şu aşamada taca çıkmış durumda. Burada Berkan ile ilgili önemli noktalardan biri sanıyorum oyuncunun artık o “çok büyük beklenti olan oyuncu” statüsünden kamuoyu nezdinde biraz uzaklaşmış olması olabilir. Berkan Durmaz’ın da tamamlayıcı oyuncu olarak daha verim verebilecek bir isme dönüşeceğini de hem geçen sezonun belli bölümü hem bu sezon başı bize gösteriyor. Fizik avantajıyla Berkan pek çok oyuncuyla eşleşebiliyor ve bu da takıma savunmada büyük bir esneklik kazandırıyor.
Sezon başı itibariyle Yiğit Arslan’ın Prometey maçındaki hücum ve savunma performansı, Berkan Durmaz’ın Badalona deplasmanında topun el yaktığı anlardaki değerli katkıları ve Berk Uğurlu’nun takımı organize etme ve işin müdafaa tarafındaki performansı Beşiktaş’ın yerli sınıfı kalitesinin geçtiğimiz yıla oranla oldukça arttığını gösteriyor. Üstelik bu sınıfa genç yaşlarıyla katılan iki isim daha var. Bu yıl alt yaş grubu milli takımlarıyla önemli süreler alan Samet Yiğitoğlu ve Kerem Konan’ın da aldıkları kısa sürelerde çok önemli katkıları oldu. Kerem farklı oyun tarzıyla rakiplere ters gelen bir oyuncu. İçeride kendine has ayak oyunlarına, dışardansa geliştirilebilir bir şuta sahip. Samet Yiğitoğlu, hem fiziği hem de çember altındaki caydırıcılığıyla ligde ve Avrupa’da da her geçen maç daha iyiye gidiyor.
Görsel: EuroLeague
Takımdaki yerli oyuncuların savunmaya yatkın profilleri, Matt Mitchell ve Angel Delgado gibi iki önemli savunmacının varlığına ek olarak Jonah Matthews’un ortalamanın üstünde müdafaa çabası Beşiktaş’ı ilk dört maçta karşılaşmaktan çekinilen ekiplerden biri yaptı. Basketbolda son on yılda Avrupa’da da her geçen yıl daha fazla hissedildiği şekilde tempo ve ritim temelli büyük bir değişim yaşanıyor. Artık bu değişim olgunluk evresinde ve takımlar bu ritim ve tempoyu kaybetmeden potaya daha fazla top gönderdikleri, daha atletik beşlerle sahada kalmaya çalışıyor. Beşiktaş, Avrupa’da bunu uygulamaya çalışan baş altı takımların en önemlilerden Prometey karşısında saf bir müdafaa oyunuyla rakibi 70 sayıda tutarak 22 sayılık bir galibiyet aldı. Bu sezon oynadığı dört maçta da rakiplerine 70’in üzerinde sayı imkânı vermedi. Henüz dört maç geride kalsa da takımın kimyasının, sadece kağıt üstünde doğru isimlerle değil parkede de bir bütün halinde isabetli kurgulandığını söylemek mümkün.
Eksikler ve Gelecek
Siyah-Beyazlılar, savunmadaki muhteşem efora rağmen, Prometey maçını dışarda bırakırsak ilk üç maçta hücumda vasatın üstünde bir performans sergileyemedi. Needham ve Matthews’un sağlıklı olarak bir arada yer almaması bir etken olarak gözükse de takımın saha içi yerleşiminin de sorunlu olduğunu gözlemlemek mümkün.
Beşiktaş gibi takımlarda skorer oyuncuyu tamamlayan, onu rahatlatan oyuncular önemlidir. Bu görev Beşiktaş Emlakjet’te daha çok Matt Mitchell’da olacak gibi görünüyor. Amerikalı oyuncu Prometey maçında bu yükü kaldırabileceğini gösterdi ancak sezonun uzun bir maraton olduğunu unutmamak gerek.
Saha içi yerleşim ve top paylaşımı gibi önemli hücum unsurları takım içinde giderilemeyecek sorunlar gibi görünmüyor. Ancak Beşiktaş savunma sertliğini ve bu kimliğini tüm sezona yaymak istiyorsa takım kimyasını bozmamaya özen göstererek, kendi şutunu yaratabilen, takımı sıkıştığında rahatlatabilecek ve 10-15 dakika süre verebileceği bir kısa transferini ciddi anlamda düşünmeli. Bu ekleme Siyah-Beyazlılar’ın olası üretim sorunu yaşayacağı maçlarda nefes almasını sağlayabilir.
Basketbolda bir kimlik inşa etmek kolay değil. Daha zor olansa elde edilen kimyayı korumak olsa gerek. Hem oyuncu profilleri hem de parkede gördüklerimiz bize Beşiktaş’ın kimliğinin savunma temelli olduğunu gösteriyor. Basketbolda kimileri için iyi bir savunma eforu görmek iyi bir hücum seti izlemek kadar değerlidir. Bu dört maçta bunu hatırlattığı için takıma teşekkür etmek gerek. Bakalım filmin devamı başlangıcı kadar heyecan verici olacak mı?
Kapak görseli: EuroLeague