Tarih: 24.11.2020 Yazar: Anıl Kantemir Yorumlar: 0

Uzun atlama tarihinin en büyük rekabeti Jackie ve Heike arasında yaşanmıştı. İkilinin olimpiyatlarda elde ettiği zirve dereceleri, sonraki oyunlarda geçebilen olmadı. Onların rekabetini pek çoklarından farklı kılansa muhteşem performanslarının yanı sıra birbirlerinin yeteneğine ve kişiliğine duydukları derin saygıydı.

Türkiye’deki pek çok çocuk gibi benim de atletizme olan merakım çocuk yaşta başlamadı. Küçükken ekseriyetle sokaklarda Metin, Ali veya Feyyaz olmayı seçmiştim. O hafta hangisi gol atmışsa bütün hafta plastik topun peşinde onun ismiyle koşuyordum. Genelde her hafta en az ikisi gol attığından öncelik sıralamam Ali, Metin, Feyyaz şeklindeydi.

Sonraları büyüyüp keşfettikçe farklı sporlara da merak saldım. Atletizm de hiç kuşku yok ki bunlardan biriydi. 90’lı yıllarda atletizm yarışlarının evlere ulaşma sıklığı seyrekti. Bu kısıtlı yayınları yakaladığımda tercihim sokaklarda oynamak değilse televizyon başına geçer ve yarışları izlerdim. Bilinçli olarak izleyebildiğim en büyük organizasyon ise 2000 Sydney Olimpiyat Oyunları’ndaki atletizm müsabakaları olmuştu. Michael Johnson’ın 200 metrede yarışamayacak olması canımı sıkmıştı ama en azından 400 metre koşacaktı. En sevdiğim mesafe olan 1500 metrede ise hayranlık duyduğum Hicham El Guerrouj’u izleyecektim. Maurice Greene ve Marion Jones’u sprint yarışlarında görmek heyecan vericiydi ve tabii ki uzun atlamada Heike Drechsler’in final atlayışlarını merakla bekliyordum.

Heike Dreschsler’i 2000 yılına kadar hiç canlı izlememiştim ama çevremdeki atletizm meraklısı büyüklerimin hayranlık duyduğu bir isim olduğunu biliyordum. Genelde konu Heike’ye geldiğinde cümle içinde mutlaka Jackie Joyner Kersee ismi de geçerdi. Uzun atlamadaki rekabetleri dillere pelesenk olmuştu. Gözlerim Sydney’de Jackie Joyner Kersee’yi aramıştı ama uzun atlamanın final listesinde adını göremeyince hayal kırıklığına uğramıştım. Olimpiyatlarda bulunmadığını öğrenmem ise çok uzun sürmemişti.

Uzun atlamanın final atlayışları başladığında Heike Drechsler’in hızı karşında büyük bir şaşkınlık yaşamıştım. Sıçrama tahtasına bastığında sanki o kumdan havuzu aşacak gibi hissediyordum. Yarış tamamlandığında dönemin el üstünde tutulan atleti Marion Jones’un önünde Heike, şampiyon olmuştu.

Heike Drechsler 2000 Sydney Olimpiyatları
Kaynak: spikes.worldathletics.org/

Yarış sonrası Heike’nin yenilmez olduğunu düşünürken aklıma onu birden fazla kez geçtiği söylenen Jackie Joyner Kersee gelmişti. Peki bu Jackie Joyner Kersee kimdi ve daha önce Heike’yi nasıl geçebilmişti. O yıllarda bilgiye erişim bu denli hızlı değildi fakat ilerleyen yıllarda araştırdıkça, karşıma atletizm tarihinin uzun atlamada benzer zamanlarda yarışmış belki de en büyük iki atleti çıkmıştı. Üstelik onlar sadece başarılarıyla değil sıra dışı arkadaşlıklarıyla ve kaybettiklerinde kazanan taraf için sevinmeyi bilen, her fırsatta biri diğerinin ne kadar büyük bir sporcu olduğuna vurgu yapan iki atletti.

İkilinin atletizm pistinde birbirine olan saygısını ve atletizmin ötesine geçen arkadaşlığını göz önüne alınca kuşkusuz Heike’nin 2000 Sydney’deki şampiyonluğuna onun kadar sevinen başka bir isim varsa o da Jackie Joyner Kersee olmalıydı. Şüphesiz Jackie bu hislere sahipken, Heike’nin de kendisi için aynı duyguları taşıyacağından emindi.

Pistin dışında

Heike, 1981 yılında heptatlonda Dünya Gençler rekorunu kırmıştı. Uzun bacakları ve hızı atletizmin birden fazla disiplininin icra edildiği heptatlonda onu öne çıkarıyordu. Jackie ise 1980-1985 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli okullarından UCLA’de hem basketbol oynuyor hem de sıra dışı sıçrama yeteneği ve süratiyle atletizm müsabakalarında yer alıyordu. O da Heike gibi sahip olduğu tüm özellikleriyle heptatlon için adeta biçilmiş kaftandı.

Zamanla Heike uzun atlamada uzmanlaşmış, bununla birlikte kariyerinin erken döneminde kısa mesafe yarışlarında da yer alarak Marita Koch’a ait 200 metre dünya rekorunu 1986 yılında iki kez egale etmişti. Ayrıca, 1988 Seul Olimpiyatları’nda 100 ve 200 metrede bronz madalya kazanmıştı. Heptatlonda sonraları kırdığı dünya rekoru halen geçilemeyen Jackie Joyner Kersee ise heptatlonun parçası olan yarışlardan uzun atlamada elit bir atletti. Hal böyle olunca iki yetenekli sporcuyu kesiştiren ve unutulmaz performanslarına sahne olan yarışlar da uzun atlamadaki karşılaşmaları olmuştu.

1985 yılında Zürih’te düzenlenen ve dünya çapında atletlerin davetle katıldığı Weltklasse organizasyonunda tanışmıştı Heike ve Jackie. O dönem ikisi de henüz çok gençti. Yıllar geçtikçe dünya şampiyonaları ve olimpiyatlardaki mücadeleleri nefesleri kesmiş, bu atletik olduğu kadar mental kapışmalara, pistin dışına taşıdıkları arkadaşlıkları damga vurmuştu. Kurdukları sıkı iletişim her zaman dikkat çekmişti. Jackie Joyner Kersee sonraları, “İkimiz de kazanmak istiyorduk ama yarış bittiğinde hayatta atletizmden daha fazlası olduğunu biliyorduk. Aramızda kesinlikle bir düşmanlık yoktu, sadece saygı vardı.” sözleriyle ikilinin ortak hislerini dile getirmişti.

Berlin duvarının 1989’da yıkılması ve 1990’da Almanya’nın birleşmesinden önce Heike, Doğu Almanya adına yarışıyordu. Bu dönemler Doğu Alman gizli polis teşkilatı Stasi’nin özellikle Batı Bloğu sporcularıyla kendi sporcularının diyaloğuna neredeyse hiç izin vermediği yıllardı. Bu nedenle Heike ile Jackie’nin etkieşimi de kısıtlı kalıyordu. Yine de jestler, mimikler ve birkaç kelime aralarındaki sıcaklığı ortaya koymaya yetiyordu. İki sporcunun da amacı adil bir yarış ortaya koymaktı, sonunda hak eden kazanmalıydı. 1987 yılında Roma’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda Jackie atlayışı için koşusuna başladığı esnada, Heike dışındaki diğer Doğu Alman sporcuların ısınma kulvarında Jackie’nin dikkatini dağıtmak için ona doğru koştuğu görülmüştü. Heike, takım arkadaşlarını sert bir dille uyararak buna bir son vermelerini istedi. Onun amacı Jackie ‘yi yenecekse bunu dürüst bir şekilde başarmaktı.

Almanya’nın birleşmesi sonrası Heike’nin, Doğu Almanya döneminde Stasi adına çalışan ve muhbir anlamına gelen innofizieller mitarbeiter olduğu iddia edilmişti. Heike bu iddiaları şiddetle reddetmişti. Konuyla ilgili Stasi uzmanı siyaset bilimci Helmut Mueller Enbergs, bir yılı aşkın süre çalışarak 30 sayfalık bir rapor hazırlamış ve raporda Drechsler’in Stasi ile çalıştığına dair bir delile ulaşılamadığını belirtmişti.

1991 yılında Tokyo’da düzenlenen Dünya Şampiyonası rekabetin en yoğun yaşandığı dönemdi. İkilinin soluksuz izlenen uzun atlama mücadelesinde sıra dördüncü atlayışlara gelmişti. Bu hakkında Jackie’nin bileği sıçrama tahtasına basarken burkulmuş, dengesini kaybederek kafasını kum havuzuna çarpmıştı. O atlayışa kadar Jackie öndeydi, kalan atlayışlarda Heike onu geçememiş ve kazanan Jackie olmuştu. Mücadele bittiğinde alışık olduğumuz sahne yaşanmış ve iki sporcu Jackie Joyner Kersee’nin yaşadığı problemi uzun uzun konuşmuştu. Neyse ki korkulacak bir şey yoktu ve yüzler gülüyordu. Onlar için hiç şüphe yok ki, sağlıklı oldukları sürece orada kimin kazandığı yeteri kadar önem teşkil etmiyordu. Heike sonraları, Jackie’nin sakatlığının onu üzdüğünü ve atlayışlarına konsantre olmakta zorlandığını belirtmişti.

1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları Uzun Atlama Kadınlar Finali

1992 Barcelona Olimpiyatları ise iki atletin uzun atlama sahnesindeki son gerçek mücadelesiydi. Tarihin bu dalda gördüğü en büyük iki atlet, o dönem son kez olimpik sahnede birbirine rakip olduklarından habersizdi. Dört yıl boyunca beklenen dünyanın en büyük spor organizasyonunda, ikisinin de hayali zafere ulaşmaktı. Evet kazanmak önemliydi ama onları kaybedenlerden ayıran en büyük özellikleri birbirlerinin zaferlerinden de aynı oranda mutlu olmalarıydı. Jackie, uzun atlamayı Heike’ye kaybettiği bu oyunların sonunda, “Hayal kırıklığım var ama kazanana bakınca beni uzun zamandır zorlayan birini görüyorum ve bu üzüntümü azaltıyor. Heike, benim kadar uzun süredir bu işin içinde ve bugün onun hak ettiğini aldığı gündü. Kazandığım için hep mutlu oldum ama Heike için hep biraz buruk kaldım. Şimdi kaybettim ama en azından onun için mutluyum.” demişti.

Barcelona’da düzenlenen oyunlar aynı zamanda iki atletin pistin dışına taşan dostluğunu ortaya çıkarmıştı. Oyunların sonunda düzenlenen basın toplantısında, Heike, “Jackie ile iki yaşındaki oğlum hakkında konuştuk. Bebekleri sevdiğini biliyorum. Belki bu konuda beni yakalar” diyerek birbirlerinin özel hayatına dokunduklarını da ortaya koymuştu.

Jackie Joyner Kersee’nin eşi ve antrenörü Bob Kersee’nin sıklıkla ifade ettiği gibi, onlar birbirlerini en iyisi için zorlayan iki büyük atletti. Pistin dışına taşıdıkları dostlukları ve daha da ötesinde birbirlerine duydukları saygı, pistin içinde birbirlerinin performanslarına hayranlık duyarak başlamıştı. Onlar 80’lerin ikinci yarısından 90’ların başına kadar uzun atlamanın elit derecesi olan yedi metrenin üstünü defalarca atlayarak çıtayı en yukarı taşıyan iki süper yıldızdı.

Pistin içinde

1987 yılında Roma’da düzenlenen Dünya Şampiyonası, Heike ve Jackie’nin büyük şampiyonalardaki ilk randevusuydu. O dönem iki yıldızın da kariyerlerini zirve noktaya taşımaya başladıkları ve uzun atlamadaki rekabetin ateşini iyiden iyiye yaktıkları yıllardı. Jackie Joyner Kersee, Roma’da 7.36 atlamış ve şampiyona rekoru kırarak Heike’nin önünde birincliğe uzanmıştı. Heike’nin 7.14’lük derecesi ise standartların üstündeydi ancak rakip Jackie Joyner Kersee olduğunda Heike, onun hakkında sonraları dile getirdiği sözleri belki de ilk kez bu şampiyonada düşünmeye başlamıştı.

Jackie harika bir atlet onu geçmek için çok çok iyi olmalısınız.

Roma’daki yarışın bir sene sonrasında, 1988 yılında, Güney Kore’de iki atlet ilk kez olimpiyat sahnesinde boy göstermişti. Normal şartlarda ilk randevunun 1984 yılında Los Angeles’ta düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nda olması bekleniyordu ancak Sovyetler Birliği önderliğindeki Doğu Bloğu, Los Angeles’taki oyunları protesto ederek katılım sağlamamıştı. Siyasi bir gerekçeyle oyunlara katılmayan bu ülkeler, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nin 1980 Moskova Olimpiyatları’nı boykot etmesine misilleme yapmıştı. Sovyetler Birliği ile harekete eden Doğu Almanya şampiyonada yer almadığından Heike Drechsler de 1984’te ilk olimpiyatından mahrum kalmıştı.

Jackie Joyner Kersee
Kaynak: stltoday.com

1988 yılında Seul’de düzenlenen olimpiyatlarda uzun atlama finali nefesleri kesmiş, kazanan 7.40’lık görkemli derecesiyle yine Jackie Joyner Kersee olmuştu. Bu aynı zamanda olimpiyat rekorunun kırıldığı anlamına geliyordu. İki atlet çıtayı öylesine yukarı taşımışlardı ki Heike’nin 7.22 ile ikinci olduğu atlayış, günümüze kadar yapılan uzun atlama olimpiyat finallerinde hiçbir olimpiyat şampiyonu tarafından geçilemedi.

Olimpiyatların üç sene sonrasında bu kez iki dev atlet Tokyo’daki Dünya Atletizm Şampiyonası’nda karşılaştı. İkili yine göz alıcı bir performans ortaya koymuştu. Heike için tekrar hüsranla biten bir şampiyonaydı. Üstelik 7.29 atlamıştı ve bu atlayış normal şartlarda şampiyonluğa yetecek bir derece demekti. Ama rakip çok güçlüydü ve Heike’nin de dediği gibi, Jackie’yi geçmek için “çok çok iyi” olmalıydı.

1992 Barcelona Olimpiyatları’na yaklaşırken son üç büyük organizasyonu Jackie Joyner Kersee kazanmıştı. Heike, etkileyici derecelere imza atıyor ancak altın madalyaya bir türlü uzanamıyordu. Barcelona’ya hazırlık kapsamında İtalya’nın Sestriere bölgesinde katıldığı bir organizasyonda 7.63 atlamıştı. Bu derece dünya rekoru anlamına geliyordu ancak rüzgar limitlerin üzerinde bir kuvvetle estiği için derece resmileşmemişti. Yine de Heike formda olduğunu göstermişti. Jackie de farklı bir ilki başarmak için Barcelona’daydı. Uzun atlamada zafere ulaşırsa, ilk kez bir atlet üst üste iki olimpiyatta kadınlar uzun atlamayı kazanmış olacaktı. Bu oyunlar aynı zamanda onların son gerçek gösterisiydi. Uzun atlama müsabakası sona erdiğinde ikisinin de en iyi atlayışı Roma, Seul ve Tokyo’daki performanslarının bir adım gerisindeydi. Her şeye rağmen onlar yine kürsüdeydi. Bu kez şampiyonluğa Heike Drechsler ulaşmıştı. Jackie 7.07 atlamış ve ancak üçüncü sırayı alabilmişti.

Barcelona sonrası iki atletin sıklıkla yaşadığı sakatlıklar rekabetin görkemli döneminin kapandığı anlamına gelmişti. 1991 yılında Tokyo’da yapılan Dünya Şampiyonası sonrası iki yılda bir düzenlenmeye başlayan Dünya Şampiyonalarında 1993’te sıradaki durak Sttutgart olmuştu. Heike birleşme sonrası yeni evinde şampiyonluğa ulaşmıştı, hiç şüphe yok ki biraz buruktu zira Jackie Joyner Kersee kendini yeterince hazır hissetmediği için sadece heptatlon müsabakalarında yer almıştı.

Artık yıllar ilerledikçe performansları düşmeye başlamış, sakatlıklar da bu düşüşü hızlandırmıştı. 1995 yılında Göteborg’da ikisi de ilk kez büyük bir şampiyonada yedi metrenin altında kalmıştı. Şampiyonluğa ulaşan Fiona May’in 6.98’lik derecesi onların büyüklüğünü göstermeye yetiyordu zira Jackie ve Heike zirve dönemlerinde düzenli olarak yedi metrenin üstünü görmüştü.

Pek çok kişi, 1996 Atlanta Olimpiyatları’nın onları oyunlarda son kez birlikte izlemek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüştü. Ancak sakatlığı, turnuva öncesi Heike’yi olimpiyat dışına itmişti. Bu kez uzun atlama mücadelesinde yalnız kalan Jackie olmuştu. O da çok sağlıklı görünmüyordu zira heptatlonun ilk yarışı olan 100 metre engellide sakatlık yaşamış ve diğer heptatlon yarışlarından çekilmişti. Sadece uzun atlamada yarıştığı oyunlarda, 7.00’lık atlayışıyla yine üçüncü sırada yer almayı başarmıştı.

Artık ikilinin yedi metrenin üzerinde atlayışlar yaptığı ve Galina Chistyakova’nın 7.52’lik dünya rekorunu zorladığı dönemler kapanmıştı. Son kez Atina’da 1997 yılında düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda karşılaşmışlardı. Jackie podyum göremezken Heike ikinci olarak şampiyonayı kapatmıştı.

Tarihin en iyi ikinci ve üçüncü derecesinde halen onların ismi yazıyor. Ortaya koydukları performansların her biri yıllar geçse de hafızalardaki canlılığını koruyor. Öte yandan biri atletizmden aldıklarını bu spora geri vermek için sorumluluk alırken, diğeri kurduğu vakıfla çocukların gelişimini destekliyor.

Pistin ötesinde

Jackie Joyner Kersee, kurmuş olduğu vakıfta çocuklarla.
Kaynak: https://twitter.com

Illinois eyaletine bağlı Doğu St.Louis, hiç kuşku yok ki çıkardığı meşhur atletlerden ziyade işlenen suçlarla anılan bir şehir olmuştu Jackie’nin küçüklüğünde. Spora olan yeteneği onu sokakların karanlık dünyasından uzak tutsa da kendi bölgesinin çocuklarının iyi bir eğitime ve yaşama dair daha fazla farkındalığa sahip olması gerektiğini görmüştü. Bu düşüncelerini hayata geçirerek günümüze kadar taşıdığı Jackie Joyner Kersee Vakfı’nı kurduğu dönem, heptatlon ve uzun atlamada adını tüm dünyaya duyurduğu 1988 yılıydı. Halen sponsorların ve bağışçıların desteğiyle onlarca çocuk daha iyi bir eğitim için Kersee’nin vakfına katılıyor. “Çocuklarımızın hayata tutunmalarına yardım edin!” sloganıyla vakıf, Kersee’nin hedefini net bir şekilde anlatıyor.

Heike Drechsler 2018 Berlin Dünya Şampiyonası
Kaynak: www.augsburger-allgemeine.de

Rekabetin diğer cephesinde ise Heike ne olursa olsun pistte kalmaya çalışıyordu. Atletizmi bıraktığında tam 40 yaşındaydı, sakatlıklar izin verse limitlerini zorlayacağından kimsenin şüphesi yoktu. Aslında Heike’nin atletizme olan tutkusunu düşününce pek de şaşırtıcı olmayan bir durum 2018 yılında Berlin’de düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası’nda yaşanmıştı. O, kum havuzunu süpüren ve şampiyonada görevli olan 300 gönüllüden biriydi. Neden orada olduğunu ifade ettiğinde resim biraz daha netleşiyordu.

Atletizm benim için hep büyük bir tutku oldu ve böylesine güzel günler yaşadıktan sonra bu spordan elde ettiklerimi emekliliğimde geri ödemek istedim.

Pistte ortaya koydukları mücadele ve çıktıkları seviye onları rekabet ettikleri sporda tarihinin en büyük iki atleti yapmıştı. Onların kapışması bir devre damga vurarak uzun atlamayı farklı bir seviyeye taşıdı ve o dönemden bu yıllara böyle bir rekabet uzun atlamada tekrar yaşanmadı.

Kapak: stltoday.com

Bir Cevap Yazın