Spor tarihinde, başarmasına ihtimal verilmeyen ancak büyük zaferler kazanan sporcu ya da takımların hikayelerinin “peri masalı” olarak adlandırıldığını pek çok kez duymuşuzdur. Fakat James J. Braddock’un zafer hikayesinin inanılmazlığı ona gerçekten bir peri masalı kahramanının adının verilmesini sağladı.
John Lennon, Yoko Ono’yla seslendirdiği “The Luck of the Irish” şarkısında “İrlandalı şansı sizde olsa üzülür ve ölmeyi dilerdiniz” diyor. “İrlandalı şansı” ifadesinin kökenine dair farklı yorumlar mevcut. Bir rivayete göre bu, altın avı sayesinde zenginleşen İrlandalılara yapılan bir gönderme. Bazıları ise bu ifadenin onların geçmişte karşılaştıkları büyük acılara ironik bir gönderme olduğunu düşünüyor. Lennon ve Ono ikinci görüşe vurgu yapanlardan. “İrlandalı şansı” ifadesi ne şekilde ortaya çıktı bilinmez ancak kıtlığı, sömürüyü ve yurdundan kopmayı yaşayan İrlandalılar; yeniden var olmaya çalıştıkları Amerika’da, hayatta kalma mücadelesinin sembolü oldu. Fakat içlerinden çıkan öyle biri vardı ki varlığı, kendisine verilen lakaptan da anlaşılacağı üzere, ancak masallarda mümkün olabilirdi: James J. Braddock, namıdiğer Külkedisi Adam.
1905’te doğan Jimmy, İrlanda kökenli Elizabeth ve Joseph çiftinin yedi çocuğu arasında en yapılı olanıydı. New York’ta yaşayan aile daha sonra Jimmy’nin bütün hayatını geçireceği New Jersey’e taşınmıştı. O dönem Amerika’da üç spor dalı ön plana çıkıyordu: Beyzbol, at yarışı ve boks. Milyonlarca insan radyodan bu üç sporun aktarılışını heyecanla dinlerdi. Jimmy başlarda beyzbola niyetlense de hem fiziğini hem de o dönemde şampiyonluklar kazanan İrlandalı boksörleri göz önüne alınca bu spora yöneldi.
Antrenman yaptığı salonda yalnızca kırık dökük bir ring, bir de kum torbası vardı. Ancak Jimmy asla şartların motivasyonunu kaybettirmesine izin vermezdi. New Jersey’de ufak dövüşlerde adını duyurduktan sonra 1926’da profesyonel oldu. Hafif ağır sıklet kategorisinde dövüşen Jimmy önüne geleni nakavt ediyordu. Özgüveni iyice artınca ağır sıklette de başarılı olabileceğini düşünmeye başladı. Vücut ağırlığı bu sıklette yer alan boksörlerden belli ölçüde geride olmasına rağmen muazzam sağ yumruğu sayesinde bu kategorideki rakiplerini de yenmeyi başarıyordu.
Jimmy’nin antrenman şartları diğer boksörler kadar iyi olmayabilirdi ancak onu diğer boksörlerden daha şanslı yapan biri vardı: Joe Gould.
Jimmy’nin menajerliğini yapan Joe, alışılmış menajer profilinden çok farklıydı. Sessiz ve kendi halinde bir tip olan Jimmy için ağzı laf yapan ve onun maç yapabilmesi için sürekli koşturan Joe harika bir yol arkadaşıydı. Joe kiminle sohbet etse Jimmy’nin günün birinde şampiyon olacağını söylüyordu. Birlikte son sürat zirveye çıkarlarken Joe maçlarda da Jimmy’nin köşesinde yer alıyordu. Joe, çoğu menajerin aksine, sporcusuna son derece sadıktı. Masalı başlatan da onun bu sadakati olacaktı. Fakat tüm masallarda olduğu gibi, öncesinde kahramanın zorluk çekmediği bir anlatı masala dönüşemez.
Buhran
Jimmy’nin istikrarlı yükselişi onu 18 Temmuz 1929 günü Dünya hafif ağır sıklet boks şampiyonluğu unvanı için bir başka İrlanda kökenli boksör Tommy Loughran ile karşı karşıya getirdi. Tommy, rakibinin güçlü yanlarını göstermesini engellemeyi bilen akıllı bir dövüşçüydü. Güçlü sağ yumruğu Jimmy’nin tek silahıydı. Tommy maç boyunca mesafeli dövüşerek Jimmy’nin bu silahını kullanmasına engel oldu ve rakibini puanla mağlup etti. Maçın ardından muhabirlere sol omzundaki morlukları gösteren Tommy, Jimmy’nin sol eliyle kendisine yalnızca birkaç kez vurabildiğini, ona rağmen bu kadar hasar vermeyi başardığını söylüyor ve ekliyordu: “Bu çocuk soluyla vurmayı öğrenirse şampiyon olur.” Jimmy’nin güçlü olan elini de kaybedeceğini nereden bilebilirdi ki?
Bu yenilgi Jimmy’nin o yıl aldığı ilk darbe olmayacaktı. Aslında sıradaki darbe yalnızca onu değil tüm ülkeyi, hatta tüm dünyayı sarstı. Tarihe “Kara Salı” olarak geçen 29 Ekim 1929 günü Amerika’da borsanın çökmesiyle başlayan Büyük Buhran eşi görülmemiş derecede yıkıcı sonuçları beraberinde getirdi. Yirmili yıllarda büyük patlama yaşayan Amerikan ekonomisi; beş yıl içinde yarı yarıya küçülmüş, her dört kişiden biri işsiz kalmış, binlerce insan sokaklarda yaşamaya başlamıştı. Jimmy birikmiş parasıyla 1930’da çocukluk aşkı Mae ile evlenmişti. İşlerin iyi gittiği dönemde işletmeye başladığı taksi şirketi ise krize karşı koyamayıp batmıştı. Çocuklarının doğmasıyla birlikte geçinmek iyice zorlaşmış, aile bir bodrum katında yaşamak zorunda kalmıştı.
Aç kalmamak, ısınabilmek için sahip oldukları ne varsa sattılar. Jimmy sırf para kazanabilmek için doğru düzgün antrenman yapmadan sık sık maçlara çıkıyor ve bunların çoğunda yeniliyordu. Dinlenmeden yaptığı bu maçlar yüzünden sağ eli birkaç kez kırılmıştı. Çıktığı bir maçta eli kötü biçimde kırılınca doktor elini yerine oturtabilmesi için öncesinde farklı bir noktadan da operasyonla kırılması gerektiğini söylemişti. Operasyon için parası olmayan Jimmy elini bir sonraki maçta bilinçli olarak kırmış, daha sonra yerine oturtması için tekrar doktora gitmişti.
Elini sürekli sakatlaması ve eskisi gibi gözde bir boksör olmaması Jimmy’yi farklı işler yapmaya itti. Sabahları limana gidip günlük işler için seçilen şanslı birkaç kişiden biri olmaya çalışıyordu. İşi kaptığı zamanlarda da ağır yükleri kaldırabilmek için mecburen sol elini kullanmak zorunda kalmıştı. Limanda iş bulamadığında, kar küremek veya kömür taşımak gibi daha sıradan işlerle gününü geçiriyordu. O dönem yaptığı bir başka iş de barmenlikti. Hatta bir keresinde bir spor salonunun barında çalışmıştı. Onun kim olduğunu bilen sporcular şaşkın gözlerle ona bakakalmıştı.
Elinin durumuna karşın Jimmy geçim endişesi yüzünden gelen maç tekliflerine hayır diyemiyordu. Fakat 1933’te Abe Feldman ile yaptıkları maç ona elinin kırılmasından daha fazlasına mal oldu. Rakibine karşı tamamen sol yumruğuyla mücadele etmeye çalışan Jimmy maçın tansiyonuyla sağ yumruğunu savurunca eli yine kırıldı. Dövüşecek hali kalmadığı için maçı tamamlayabilmek adına rakibine sürekli sarılmaya başladı. Seyircilerin tepkisini çeken bu durumdan sonra hakem maçı durdurup iki boksörü de ringden attı ve maç kazanan olmadan sona erdi. Maçtaki tavırlarından dolayı Jimmy’nin lisansı iptal edildi. Artık sırf para kazanmak için de dövüşemeyecekti. Liman işçiliği ve devletten aldığı yoksullara yardım parası dışında umudu kalmamıştı. Sağ eli tamamen kullanışsız hale gelince limanda sol eline iyice yüklenmeye başladı. İşte onun “İrlandalı şansı” da bu şekilde devreye girmeye başlıyordu.
Masal başlıyor
Masalda, Külkedisi’nin kim olduğunu bulmak için kendisine ayakkabısının giydirilmesi gibi, James Braddock’un aslında kim olduğunu bulmanın yolu da ona eldivenlerini yeniden giydirmekti. Onun sihirli dönüşümünü başlatacak olan periyse Joe’dan başkası değildi.
14 Haziran 1934 günü Max Baer, ağır sıklet boks şampiyonluğu için kemerin sahibi Primo Carnera’nın karşısına çıktı ve rakibini mağlup ederek unvanın yeni sahibi oldu. Aynı gün aynı yerde gerçekleşmesi gereken başka bir maç daha vardı. Bir sonraki unvan maçında Baer’in olası rakiplerinden biri olarak görülen Corn Griffin, unvan maçına giden yolda kendisini test edeceği bir maça çıkmaya hazırlanırken maça iki gün kala rakibi maçtan çekilmişti.
Bu, maçın organizatörü Mike Jacobs için kabul edilemez bir durumdu. Acilen bir çözüm bulmalıydı ancak sürenin azlığı elini kolunu bağlamıştı. Bunu fark eden Joe Gould’un aklında şu fikir belirdi: Hiçbir boksör, hazırlık dönemi geçirmeden iki gün içinde Corn Griffin gibi bir boksörün karşısına çıkacak kadar kaçık değildir, bir kişi hariç. Her zamanki gevezeliğiyle Jacobs’ı ikna etmeyi başaran Joe, soluğu Jimmy’nin yanında aldı. Jimmy için yenilecek olmak, hatta belki de boks kariyerinde ilk kez nakavt edilecek olmak önemli değildi. Önemli olan tek şey maçtan gelecek 250 dolardı. Joe’nun teklifini tereddütsüz kabul etti.
İki gün sonra Jimmy maç için Madison Square Garden’daki soyunma odasında hazırdı. Aslında, pek hazır olduğu da söylenemezdi. Geçinebilmek için sattığı eşyalar arasında eldivenleri, ayakkabıları ve kıyafetleri de vardı. Joe apar topar gereken ne varsa bulup getirdi. Ancak bununla da bitmiyordu. Jimmy tüm gün yiyecek bir şey bulamadığı için aç kalmıştı. Joe tekrar koşturup bir yerlerden Jimmy’nin açlığını bastıracak kadar bir yemek buldu ve bu şekilde Jimmy maç için hazır hale geldi.
Gong çalmadan önce herkesin beklentisi Jimmy’nin birkaç raunt sonra yere serileceği yönündeydi. Beklenen, ikinci rauntta oldu ve Jimmy kendini yerde buldu. Jimmy yerden kalkmayabilirdi ve Joe da zaten nakavt olacağını düşünerek ona bu teklifle gelmişti. Fakat o hem yerden kalktı hem de ringi rakibine dar etti. Birden bire eski günlerini hatırlatan bir görünüme bürünmüştü. Üstelik bu sefer bir artısı da vardı: Limanda ağır işlerde çalışmaktan güçlenen sol eli sayesinde artık iki eliyle de etkili yumruklar çıkarabiliyordu. Üçüncü rauntta bu kez düşen Griffin oldu, ama o kalkmayı başaramadı. Joe dahil herkes Jimmy’nin akıl almaz galibiyeti karşısında şaşkına dönmüştü. Şaşırmayan tek kişi olan Jimmy ise müthiş bir özgüven kazanmıştı. Maçtan sonra Joe’a söyledikleri bunu ispatıydı: “Verdiğin o yemekle bile bunu başardım, Joe. Beni bir de biftek yedikten sonra gör.”
Jimmy galibiyetten sonra limana geri döndü ve yoksul yardımı almaya devam etti. Joe ise boş durmadı ve onun için aynı yılın Kasım ayında John Henry Lewis ile bir maç ayarladı. İleride Dünya hafif ağır sıklet boks şampiyonu olacak olan Lewis daha önce Jimmy’yi yenmeyi başarmıştı. Yine tüm spor basını Jimmy’nin yenileceğini düşünüyordu ve yine tüm spor basını yanıldı. Bu sefer biftek yemiş miydi bilinmez ancak bir önceki galibiyetinin şans eseri olmadığını kanıtlamış oldu.
Jimmy Braddock bu galibiyetlerle yalnızca ailesine değil, kendileriyle aynı durumda olan herkese umut olmuştu. Temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk yaşayan insanların zor günlerin geçeceğine dair inancı artmıştı. Jimmy de üstlendiği yeni sorumluluğun farkındaydı ve mücadeleye devam ediyordu. Sıradaki rakibi ağır sıklet şampiyonluğu için Max Baer’in rakibi olması beklenen Art Lasky olacaktı. Jimmy her ne kadar önceki iki maçta herkesi şaşırtsa da bu seferki rakibinin herhangi bir sürprize izin vermeyeceği, bunun Lasky için Max Baer öncesi bir ısınma maçı olduğu konuşuluyordu. 15 rauntluk çarpışmanın ardından Jimmy rakibini mağlup etti ve unvan maçı için Max Baer’in rakibi oldu. Jimmy, Külkedisi Adam adını da bu maçın ardından aldı. Gazeteci Damon Runyon’ın ona layık gördüğü bu ad herkes tarafından benimsenmişti.
Jimmy, Külkedisi’nin yalnızca ihtişamlı dönüşümünü değil alçakgönüllü yanını da yansıtıyordu. Lasky maçından sonra devletten aldığı yoksul yardımını iade etmek için belediyeye gitti. Ona bunun gerekli olmadığını söylediler, Jimmy ise “Bana göre gerekli” yanıtını verdi. Maddi durumunu nispeten toparlamıştı ve diğer yoksulların da toparlayabilmesi için fazlasını bırakmaya karar vermişti. Yoksul yardımı almayı kabullenemeyen pek çok zor durumdaki insan da Jimmy’nin bundan yararlandığını öğrendikten sonra yardıma daha çok ilgi göstermiş ve sıkıntıları birazcık da olsa hafiflemişti. Yine de Jimmy için bu insanlara gösterilecek son bir şey vardı: En tepeye ulaşmak…
Ölümcül dövüş
Onu destekleyenler bu noktaya kadar Jimmy’nin her mücadelesinde sonuna kadar arkasında durmuştu. Ancak sıradaki rakibi çok farklıydı. Sıradaki rakibi kelimenin gerçek anlamıyla “ölümcül” bir boksördü. Max Baer geçmişte iki rakibinin ölümüne yol açmıştı. Baer önce 1930’da Frankie Campbell’ı komalık edene kadar yumruklamıştı. Campbell hastaneye ulaştırıldığında iş işten geçmişti. Bu ölümün üzerine Baer bir yıl ceza aldı. 1932’de Baer’in yumrukları bu sefer Ernie Schaaf’ın dolaylı yoldan ölümüne yol açmıştı. Schaaf, Baer ile karşılaşmasında hayatını kaybetmedi ancak beyninde hasar oluşmuştu. Altı ay sonra Schaaf, Primo Carnera ile karşılaştı ve nakavt olduktan sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Otopsi sonrası, ölümüne sebep olarak Carnera ile olan maçın öncesinde de var olan beyin hasarı gösterildi.
Max Baer yalnızca sert yumruklarıyla değil, aynı zamanda sportmenlik dışı taktikleriyle de ünlüydü. Kural dışı şekilde elinin tersiyle rakibine vurmak sık yaptığı bir şeydi. Dövüşmek yerine rakibini aşağılamaya yönelik el şakaları yapmak da onun neredeyse vazgeçilmeziydi. Başta eşi Mae olmak üzere onu destekleyen pek çok kişi Jimmy’nin Baer ile dövüşmesini istemiyordu. Fakat Jimmy unvan ya da para kazanmanın ötesinde, insanların umudu olmuştu. Mücadeleden çekilmek onun insanlara vermek istediği mesajla bağdaşmıyordu. Dahası, Jimmy karşılaşmayı kazanacağına inanmıştı. Karşılaşmayı nasıl kazanacağının farkına varması için altı yıl öncesine bir yolculuk yapmış ve Tommy’nin kendisini nasıl yendiğini hatırlamıştı. Jimmy’nin de Max gibi çok güçlü bir sağ yumruğu vardı ancak Tommy bunu savuşturmayı başarıp onu yenmişti. Maç planını yapan Jimmy, Joe’ya “Tommy’nin beni yendiği gibi yeneceğim onu” diyordu.
13 Haziran 1935 günü Madison Square Garden’da Jimmy Braddock ve Max Baer Dünya ağır sıklet boks şampiyonluğu unvanı için karşı karşıya geldi. Jimmy planladığı üzere Max’ın sağ yumruğundan uzak durarak dövüştü, hatta bunu iyice zor hale getirmek için sürekli saat yönünün tersine hareket etti. Bir yandan da çevikliğini kullanarak şımarık rakibine sağlı sollu yumruklarını indiriyordu. 15 raundun sonunda maçın galibi açıklanırken seyircilerin kulakları sağır edercesine bağırması için isimden önce duyulan “yeni şampiyon” ifadesi yeterli olmuştu. Tommy Loughran haklı çıkmıştı.
Jimmy Braddock iki yıl sonra unvanını bir başka boks efsanesi Joe Louis’e kaptırdı ancak o, ulaşmak istediği noktaya çoktan varmıştı. Boks tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zafere ulaşan Jimmy, kendini ve ailesini zorluklardan kurtarırken milyonlarca insana da inanç aşılamıştı. Masal, olması gerektiği gibi mutlu sonla bitmişti.