Tarih: 13.05.2022 Yazar: Yavuz Yavuz Yorumlar: 0

Olimpiyat’ın en yeni sporlarından 7’li rugby’de, en köklü kültüre sahip ülkelerin başında Okyanusya’da yer alan takımada ülkesi Fiji geliyor. Fiji’de 15’li rugby’nin popülerliğini 7’li formata bırakması ise dikkate değer bir serüvene sahip.

Rugby ekolüne sahip ülkeler denince akla ilk gelen kuşkusuz Yeni Zelanda’dır. Erkeklerde üç, kadınlarda ise beş şampiyonlukla en fazla Dünya Kupası’na sahip ülke olan Yeni Zelanda, oluşturduğu kültürle rugby’de bütün takımların hedefindeki sisteme sahip; hem mağlup etmek için hem de seviyelerine ulaşmak için. Ancak özellikle 7’li rugby’nin Olimpiyat Oyunları’nda arz-ı endam ettiği 2016’dan bu yana sporun bir süper gücü daha dünya gündemine girdi: Fiji.

7’li Rugby Dünya Kupası’nı iki kere, World Rugby Sevens Series’i ise dört kere kazanan Fiji, rugby union’ın bu hızlı ve ölçeği bir nebze küçültülmüş formunun zirvesindeki ülke. Yer aldığı Okyanusya’nın geri kalan ülkelerinin aksine Fiji’nin, 7’li rugby’yi 15’li rugby’ye tercih etmesinin ise kaydadeğer bir öyküsü var.

OVAL TOP TAKIMADA’YA ULAŞIYOR

Fiji, Pasifik Okyanusu’nun güneyinde, yaklaşık 330 adanın oluşturduğu bir takımada ülkesi. Yaklaşık 110 adasında yerleşimin bulunduğu bu takımada, doğudan batıya 1000 kilometrelik bir genişliğe ulaşıyor. İlk yerleşimlerin milattan önce 3500 ile 1000 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen Fiji’de, daha sonra Batı Pasifik’in Melanezya kültürü hâkim olsa da özellikle komşu takımadalarla ticaret ilişkilerinden dolayı Polinezya kültürü de baskın bir şekilde hissediliyordu. 16. yüzyılda Avrupalıların Fiji’ye varması ve daha sonra takımadayı kolonileştirmesiyle birlikte ise Fiji kültürüne ait pek çok unsur baskı altına alındı ve dönüşüme uğradı.

Fiji’nin bilinen ilk Avrupalı ziyaretçisi, Hollandalı denizci Abel Tasman’ın takımadaları 1643’te gördüğü biliniyor. Takımadanın haritalarda yer alması ise koloni yöneticisi William Bligh’ın meşhur HMS Bounty gemisiyle bugünün Endonezya’sına yaptığı yolculukla 1789’u buldu. 19. yüzyılın ilk yarısı ise Avrupalı güçlerin ve ABD’nin ülkeyi kontrol etme çabalarıyla geçti. Amerikan İç Savaşı’ndan sonra artan pamuk fiyatları nedeniyle takımadaya toprak satın alıp pamuk yetiştirmek üzere, çoğunluğu Avustralya’dan olmak üzere birçok göçmen gelmeye başladı.

Böylelikle adalardaki Britanyalı nüfusu artarken, ABD Donanması’ndan gelen saldırı tehditlerine karşı, 1871’de çoğunluğu Avrupalılardan oluşan bir hükümetin yönettiği bir anayasal monarşi kuruldu. Australian Polynesia Company şirketiyle, Fiji’nin borçlarını üstlenmesi karşılığında kurulan hükümetin ömrü fazla uzun olmadı. Bir yıl sonra, 1872’de, yeni rejimin çökmesinin ardından Fiji lideri, Ratusu, Seru Epenisa Cakobau’nun ülkenin kontrolünü Britanyalılara verme önerisi Birleşik Krallık tarafından kabul edildi ve 1874’te Fiji resmen Britanya sömürgesi oldu.

Sömürge yönetiminin ağır sonuçlarının yanı sıra, takımadada devam etmekte olan kültürel dönüşümler de bundan etkilendi. Fransız sosyolog Jacques Defrance’ın [1] da altını çizdiği gibi, modern sporun dünyaya yayılmasının hız ve süreklilik kazanmasındaki en önemli etkenlerden biri, Britanya’da doğan sporların sömürge yönetimleri aracılığıyla çeşitli coğrafyalarda oynanmaya başlanmasıydı. Fiji ve rugby için de bu durum geçerliydi. Mevcut kurallarının temelleri atılarak ilk defa 1823’te oynandığı tahmin edilen rugby, yüzyılın ikinci yarısında Okyanusya’ya ulaşmış, 1860 ve 1870’lerde ise bölgede bulunan İngiliz askeri birliklerinin de etkisiyle Yeni Zelanda’da popüler hale gelmeye başlamıştı. Fiji’nin en büyük adası olan Viti Levu’da Britanyalı, Yeni Zelandalı ve Fijili askerlerin 1884’te yaptıkları maç, takımadada kayıtlara geçen ilk rugby maçı oldu. Rugby, aynı zamanda Fiji’de Hristiyanlığı yaymak ve yerel dinleri baskı altına almak için uzun süredir çaba gösteren İngiltere için de önemli bir araç olmuştu. Victoria İngiltere’sinin, dini pratikleri fiziksellik ve maskülenite vurgusu ile bir araya getiren yaygın kültürlerinden, ‘Kaslı Hristiyanlık’ (Muscular Christianity) Fiji kıyılarına rugby ile vurmuştu. [2] Fiji, resmen rugby ile tanışmıştı.

Fiji erkek rugby milli takımı, 1939. Kaynak: Wikimedia Commons

DARBE VE DÜNYA KUPASI

20. yüzyılın başında rugby, Fiji’deki en popüler spor olmuştu bile. 1913’te Fiji’nin ilk rugby kulübü ve Rugby Federasyonu, Yeni Zelandalı PJ Sheehan tarafından kuruldu. Federasyon yönetiminin ve ilk milli takımın neredeyse tamamı Avrupalılardan oluşurken, yerliler arasında da sporun yaygınlaşmasıyla 1914’te Fiji Yerli Rugby Federasyonu (Fiji Native Union), Fiji Rugby Federasyonu ile birleşti ve milli takıma oyuncu vermeye başladı.

Fiji, ilk uluslararası maçını 1924’te bir başka Okyanusya ada ülkesi olan Samoa’ya karşı oynadı. Maç, Fijili oyuncular daha sonra Tonga’ya gideceği, Samoalı oyuncuların ise işe gitmesi gerektiği için sabah 7’de oynanmıştı. Misafir takım maçı 6-0 kazandı ve Fiji’yi rugby’nin dünya haritasına yerleştirdi.

Fiji, rugby’nin elit ülkeleri arasında üst sıralarda yer almasa da, 1960’lardan itibaren Avrupa turnelerine başladı ve 20. Yüzyıl boyunca kaydadeğer sonuçlar elde eden bir ülke oldu. 1970’te yaklaşık 100 yıl süren Britanya yönetiminin son bulması ve ülkenin bağımsızlığını kazanmasının ardından, özellikle yerliler arasında iyiden iyiye popülerlik kazanmış olan rugby’de uluslararası alanda önemli başarılar da gelmeye başladı.

1977’de İngiltere, İskoçya, Galler ve İrlanda’nın seçkin oyuncularından oluşan British & Irish Lions takımını mağlup eden Fiji, 1982’de ise 15 maçlık bir galibiyet serisi yakaladı. Bu sonuçlarla birlikte, 1987’de ilk defa düzenlenen erkekler Rugby Dünya Kupası’na, Uluslararası Rugby Federasyonu (International Rugby Football Board, IRFB) tarafından davet edilen dokuz ülkeden biri oldu. Coğrafi olarak çok yakın oldukları Yeni Zelanda ve Avustralya’da düzenlenen turnuvaya katılımları ise oldukça meşakkatli olacaktı.

Fiji’nin sahip olduğu coğrafi genişlik ve irili ufaklı adalardan oluşan yapısı ülke içerisinde ve ülkenin dünyanın geri kalanıyla iletişimini oldukça zorlaştırıyordu. Örneğin, milli takım koçları takıma bir rugby oyuncusu almak istediklerinde, önce oyuncunun bulunduğu adadaki polis merkezini arıyor, polis merkezinden birisi bisikletle oyuncunun köyüne gidiyor ve -eğer bulabilirse- takıma çağrıldığını haber veriyordu. Telefon hattının olmadığı yerlerde ise mektup yazılıyordu.

Tekne ayda bir adaları dolaşıp yiyecek götürüyordu, bu nedenle oyunculara ulaşmanın tek yolu mektubu tekneye verip doğru kişiye ulaşmasını ve oyuncunun da cevap yazıp yeniden tekneyle gönderebileceğini ummaktı. [3]

Bütün bu koşullar altında, milli takım koçu George Simpkin önderliğinde Fiji’nin Rugby Dünya Kupası hazırlıkları başladı. Ancak turnuvanın başlamasına yaklaşık bir hafta kala, 14 Mayıs 1987 günü, o yıl ülkede gerçekleşecek iki askeri darbeden ilki başladı. Yarbay Sitiveni Rabuka’nın öncülük ettiği on asker, Fiji Temsilciler Meclisi’ne girdi ve Başbakan Timoci Bavadra ile yasama üyelerinin meclisi boşaltmasını istedi. Talepleri direnişle karşılaşmadan kabul edildikten sonra, Rabuka, Britanya monarkının ülkedeki temsilcisi Genel-Vali (Governor-General) ile görüşerek ülkedeki yerlilerin karşılaştığı ayrımcılıkla ilgili kaygılarını dile getirdi, Vali’den bununla ilgili bir komisyon kurulacağı ve kendisi için af çıkarılacağı güvencesini aldı ve parlamento feshedildi. İronik bir şekilde, bundan dört ay sonra yapılacak olan ikinci darbeyle birlikte Genel-Valilik pozisyonu feshedilecek, Kraliçe İkinci Elizabeth’in devlet başkanı olduğu ibaresi anayasadan çıkarılacak ve cumhuriyet ilan edilecekti.

Bütün bunlar olurken Başkent Suva’daki ordu kışlasında, Fiji erkek rugby milli takımı antrenmanlarına devam ediyordu. Radyoda darbe bildirisi okunmasına karşın Simpkin ve oyuncuların darbeden haberi yoktu. Koç kışlada hareketliliği fark etmiş, yedek birliklerin getirildiği haberini almıştı. Ancak yedek birliklere neden ihtiyaç olduğu sorusu kafasına dank ettiğinde darbeden haberdar olmuşlardı.

Bu esnada Yeni Zelanda’da kaygı ve telaş hakimdi. Darbe haber alındığında Dünya Kupası organizasyon yönetimi Fiji Rugby Federasyonu’na ulaşmaya çalışmıştı ancak telefon hatları kesilmişti. Fiji yerine Samoa’nın davet edilmesi ciddi bir olasılık olarak tartışılıyordu. Simpkin de kupaya gidip gidemeycekleri konusunda benzer endişeler içindeydi. Arkadaşı olan subaylarla konuştuğunda Yarbay Rabuka’nın özel olarak kendilerini kupaya götürecek bir uçağa bineceklerinin teminatını verdiğini öğrenmişti.

Fiji Times gazetesinin spor editörü Sri Krishnamurthi, Samoa’nın Dünya Kupası’nda Fiji’nin yerini alabileceği haberlerini duymuştu. Takımın kamp yaptığı kışlaya giderek Simpkin’i buldu ve katılıp katılmayacaklarını sordu. Kendinden emin bir evet cevabı alınca “[IRFB’ye] haber verme işini bana bırakın. Ben hallederim.” dedi ve Auckland’daki Rugby News’te çalışan arkadaşı Dean McLachlan’ı aradı. Telefonda uluslararası hat bulamayınca operatörü aradı ve acilen Yeni Zelanda ile konuşması gerektiğini söyleyerek hat açtırdı [4]. Fiji’nin çeyrek finale yükselerek noktalayacağı ilk Rugby Dünya Kupası macerası başlamıştı.

Fiji, ikonik beyaz formasıyla 1987 Rugby Dünya Kupası’nda. Kaynak: Rugby World

7’Lİ RUGBY’NİN KERAMETİ

Fiji’nin coğrafi yapısı nedeniyle hem ülke içi hem de uluslararası seyahatin zorluklar çıkarması, ülkedeki en popüler spor olan rugby’ye de ket vuruyordu. Rugby maçlarının fiziksellikleri nedeniyle en az bir hafta aralıklarla oynanmalarının gerekmesi, Fiji için uzun erimli fikstürler planlamayı zorlaştırıyordu. Bu esnada rugby union’ın, saha ölçüleri aynı olan ancak daha az kişiyle (on beş yerine yedişer kişilik takımlar) ve daha kısa süreyle (seksen yerine finale kadar on dört, finalde ise yirmi dakika) oynanan 7’li rugby imdada yetişti.

Doğumu 15’li kuzeniyle neredeyse eş zamanlı olan ve ilk örnekleri 19. yüzyılda ortaya çıkan 7’li rugby’nin ilk uluslararası turnuvası 1973’te İskoçya’da rugby federasyonunun kuruluşunun 100. Yılı kutlamalarının bir parçası olarak düzenlendi. Turnuvanın başarısı, Hong Kong’da düzenlenmesi öngörülen Asya çapında bir 15’li rugby turnuvası planlarına da ilham oldu ve maliyetlerin düşeceği de düşünülerek turnuva 7’li formata dönüştürüldü. İlk kez 1976’de düzenlenen Hong Kong Sevens, World Rugby Sevens serisinin en prestijli turnuvalarından biri haline geldi.

Fiji de turnuvanın 1976-1980 yıllarında düzenlenen ilk beş edisyonunda üç şampiyonluğa ulaşarak bu formata ne kadar uygun bir sistemi olduğunu gösterdi. 7’li rugby’nin yükseliş yılları olan 1990’larda düzenlenmeye başlanan erkekler Dünya Kupası’nın ilk ayağında ise, gruplarda yalnızca Güney Afrika’ya yenilen Fiji, yükseldiği yarı finalde İngiltere’ye yenilerek finalden uzakta kaldı. Dört yıl sonra düzenlenen ikinci Dünya Kupası’nda ise Fiji yarı finale kadar rakiplerine puan bulma fırsatı dahi vermedi. Namibya, Galler ve Güney Kore’ye karşı 167 puan kaydeden Fiji, yarı finalde Samoa’yı finalde ise Güney Afrika’yı mağlup ederek dünya şampiyonluğuna ulaştı.

1999-2000 sezonunda ilk kez düzenlenen World Rugby Sevens serisini ikinci tamamlayan Fiji, 2005’te finalde Yeni Zelanda’yı yenerek kazandığı Dünya Kupası ve 2005-06’da ilk kez şampiyon olduğu World Rugby Sevens Series ile dünyada 7’li rugby’nin sayılı ülkeleri arasında olduğunu göstermişti. Bu sporun ilk defa 1998’de programda yer aldığı Commonwealth Games’te ise erkeklerde üç kez gümüş madalya kazandılar. Oyuncuların atletizmlerini etkili sprint antrenmanlarıyla birleştirerek 7’li rugby için ideal bir sistem kuran Fiji, aslında 15’li rugby’de dünya klasmanında Tier II kategorisinde yer alsa da her zaman sporun elit ülkelerine ciddi tehdit oluşturan ülkelerden oldu. Örneğin 2007’de, Nantes’ta Galler’i 38-34 yenerek darbenin ardından seyahat ettikleri 1987’den yirmi yıl sonra yeniden Dünya Kupası çeyrek finaline yükseldiler. Ancak Fiji 2010’lara, 7’li rugby’nin Olimpiyat’a dahliyle damga vuracaktı.

Tokyo 2020 Olimpiyat üçüncüsü Fiji kadın 7’li rugby takımı. Kaynak: Reuters

FİJİ’NİN OLİMPİYAT RÜYASI

2009’da IOC’nin Kopenhag’daki toplantısında Olimpiyat Oyunları’na dahil edilen 7’li rugby, ilk defa Rio’daki 2016 Yaz Olimpiyatları’nda yer aldı ve bu Fiji’nin tarihindeki ilk Olimpiyat madalyasını kazanması için bir şans oldu. 2013’ten beri Fiji erkek 7’li rugby takımını çalıştıran Ben Ryan önderliğinde gidilen Olimpiyat’ta, açılış töreninde bayrağı rugby oyuncusu Osea Kolinisau taşıdı. Fiji’nin Olimpiyat tarihindeki ilk madalyasını erkekler 7’li rugby podyumunun en üst basamağında almasında bu iki ismin özel bir önemi var.

İngiliz rugby koçu Ben Ryan, 2013’te, Fiji rugby’sinin önemli ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu bir dönemde takımın başına geldi. Bu sorunlar nedeniyle federasyon Ryan’ın maaşını ödeyemezken, 42 yaşındaki koç birkaç ay para almadan çalıştı. Görevde kaldığı süre boyunca Fiji erkek 7’li rugby milli takımıyla dokuz World Sevens Series turnuvası kazanan Ben Ryan, kendisinden önce görev yapan efsane Fijili koç -ve ülke tarihinin en fazla try kaydeden oyuncusu- Waisale Serevi’nin toplam dört kupalık rekorunu kırdı. Ryan, 2014-2015 sezonunda takıma kazandırdığı dört turnuvayla ise ilk World Sevens Series şampiyonluğunu kazandı.

Osea Kolinisau ise 1985’te Suva’da dünyaya geldi ve rugby oynamaya okulda başladı. Fiji formasını en fazla giyen 7’li rugby oyuncusu olan Kolinisau, 2010-2011’de Fransa’nın Top 14 liginde 15’li rugby union oynadıktan sonra 7’li formata ağırlık vermeye karar verdi 2013’te Dubai 7s turnuvasını kazanan Fiji takımına kaptanlık yaptı.

Fiji, Rio 2016’da erkeklerde namağlup 7’li rugby altın madalyasına ulaştı. Gruplarda sporun bir başka güçlü ülkesi ABD’yi, çeyrek finalde Yeni Zelanda’yı, yarı finalde ise büyük bir sürpriz yapan Japonya’yı mağlup edip tarihinin ilk Olimpiyat madalyasını garantileyen Fiji, finalde Britanya’yı 43-7 yenerek altın madalya kazandı. 2020’de erkeklerde unvanını koruyan Fiji, kadınlarda ise ülke tarihinin ilk Olimpiyat madalyasını 7’li rugby takımının Tokyo’da elde ettiği bronzla kazandı.

Rio’daki Olimpiyat’tan sonra takım koçluğunu bırakan Ben Ryan’a Ratu unvanı verildi ve Fiji’de Ratu Peni Rayani Latianara ismini aldı. Ryan’a aynı zamanda üç akrelik bir arazi de hediye edildi. Fiji nişanına layık görülen Kolinisau ise 2021’de World Rugby Hall of Fame’e kabul edildi. Böylelikle bir ülkenin kaderini değiştiren bu iki isim rugby tarihine geçmiş oldu.

Kaynak: Eurosport

RUGBY VE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ

Rugby ortaya çıkışından itibaren erkeklikle ve erkekliğin kuruluşuyla doğrudan ilişkili bir spor oldu ve kadınların ulusal kültürden dışlanmasının da bir aracı olarak seferber edildi. [5] Dünya genelinde rugby’de kadın takımlarına aktarılan kaynakların ve kadınların katılımlarının önündeki engellerin yaygınlığını tespit etmek mümkün, bunun Fiji’deki yansımaları da şüphesiz ülkedeki en sevilen spor olan 7’li rugby’de güçlü bir şekilde kendini gösteriyor.

Fiji’nin 7’li rugby’deki köklü geleneğine karşın kadın milli takımı ancak 2006’da ilk test maçını oynadı. Kadınlarda elit uluslararası 7’li rugby turnuvalarının düzenlenmeye başlaması da bu döneme denk geliyor. Örneğin 7’li Rugby Dünya Kupası 2009’da, World Sevens Series ise 2012’de düzenlenmeye başladı. Sporun geneline içkin toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu Fiji’de de ciddi sonuçlara yol açıyor.

2019’da, Fiji 7’li rugby erkek milli takım oyuncusu Amenoni Nasilasila, Olosara’da bir kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle sekiz yıl hapse mahkum edildi. Ancak hapiste yalnızca üç ay kalan Nasilasila, 2021’in başında başkent Suva’da ülkenin rugby takımlarından biriyle antrenman yaparken görüldü. Rugby’cinin bu yılın başında yerel bir turnuvada sahaya çıkması da tepkilerin yeniden yükselmesine neden oldu. Fiji Kadın Bakanı Rosy Akbar Nasilasila’nın turnuvada yer almasını kınarken, Fiji Kadın Kriz Mekezi (Fiji Women’s Crisis Centre), “rugby’nin adalete tercih edildiği” eleştirisinde bulundu. Aynı turnuvada, yine 2019’da fiziksel ve cinsel şiddet suçlarından hüküm giyen Nacanieli Labalaba’nın da forma giymesi sistemik problemlerin bir kez daha yüz üstüne çıkmasına yol açtı.

Rugby sporuna içkin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yanı sıra, Fiji’de sporun popülerliği de erkek oyunculara adı konmamış bir dokunulmazlık veriyor. Ülkede sahip oldukları ulusal kahraman statüleri, Nasilasila ve Labalaba örneğinde olduğu gibi davalarda adaletin tam olarak yerini bulmasını güçleştirirken, cezasızlık politikalarını da derinleştiriyor. Fiji’nin neredeyse World Rugby üyeliğinin askıya alınmasına neden olan skandalın ardında kökleşmiş bir sorun yatıyor. Bütün bunlarla birlikte Fiji kadın 7’li rugby takımının sadece sahada değil saha dışında da mücadele vererek Tokyo’da elde ettiği Olimpiyat bronzunun önemi daha da artıyor.

Fiji’nin dünya haritasında yer almasında rugby’nin, özellikle 7’li rugby’nin rolü büyük. Rugby tutkunlarının 7’li rugby sayesinde sık sık üzerine konuştuğu, 2016’dan beri ise Olimpiyat dönemlerinde sporu ucundan kıyısından takip eden herkesin bir şekilde gündemine giren bu ülkenin tarihini de rugby baştan aşağı etkilemiş durumda. Aynı zamanda son örneklerin de gösterdiği gibi, rugby Fiji için önemli bir toplumsal mücadele alanı. Bu nedenle Fiji’nin rugby ekolü, üzerine daha sık konuşulmayı hak ediyor.

*Burada Fijililer bulunur.

NOTLAR

[1] Jacques Defrance (1995), Sociologie du sport, Paris: La Découverte, s. 14.

[2] Tony Collins (2015), The Oval World: A Global History of Rugby, Londra & New York: Bloomsbury, s. 346.

[3] Fiji Rugby Federasyonu’nun o dönemki sponsorluk ve pazarlama direktörü Jeremy Duxbury’den aktaran Alison Kervin (2007), Thirty Bullies: A History of the Rugby World Cup, Londra: Simon & Schuster, s. 43.

[4] Alison Kervin (2007), Thirty Bullies: A History of the Rugby World Cup, Londra: Simon & Schuster, s. 47.

[5] David Andrews (1996), ‘Sport and the Masculine Hegemony of the Modern Nation: Welsh Rugby, Culture and Society, 1890-1914’, Making Men: Rugby and Masculine Identity içinde, John Nauright & Timothy J. L. Chandler (ed.), Londra: Frank Cass & Co., s. 50.

Bir Cevap Yazın