Tutkularını yol kenarlarında toplanmış milyonlarca izleyiciyle paylaşan bisikletçiler ve buna müziği ile eşlik eden Yvette Horner’in hikayesi…
1903 yılından beri koşulan Fransa Bisiklet Turu sporun, zaferin ve acının olduğu kadar teknolojinin, medyanın, reklamların da gösteri alanı. Her sene heyecanla beklenen bu yarışın içine müzik nasıl dahil oldu? Ve bu müzik Fransızların bisiklet sezonunun en güzel olayına duydukları coşkunun yanı sıra ne anlama geliyor?
Tur düzenlenmeye başladığı ilk günden itibaren medya, sporcu, spor teknolojisi, sponsor gibi sporun ve spor medyasının temel ögeleri üzerinde yükseldi. İzleyicinin de bu yükselişte çok önemli bir payı var elbette. Boş vakitlerini eğlenceyle doldurmak isteyen Fransa halkı tura her geçen yıl büyük ilgi gösterdi. Rekabetin simgesi haline gelen tur bize sadece Fransa’nın güzel manzarasını sunmuyordu. Üstelik bu rekabet sadece yarışçılar arasında da değildi. Reklamlar, kendisini göstermek isteyen markalar yarışçıların üzerinde ve ekipman araçlarında bir bir yerini alıyordu. 1930 yılından itibaren Fransa Bisiklet Turu karavanı ortaya çıktı. Henri Desgrange, yarışın önünde giden bir reklam karavanı fikri ortaya atmıştı ana fikir, etkinliği finanse etmekti. 1950’lerde ve 1960’larda, bir dizi firma Fransa’da pelotonun önünde giden tanıtım karavanında çalıştırılmak üzere özel araçlar üretti. Üç haftalık tur 10 milyondan fazla izleyiciyi çektiğinden, reklam verenlerin geniş bir kitleye ulaşması için ideal bir mekandı. Tur için toplanan insanlara marka eşantiyonları ve hediyeler dağıtıldı. Tur karavanı, yarışçılardan önce dolaştı ve onu hayata geçiren birçok yetenek sayesinde turun büyüsüne katkıda bulundu. Bu yeteneklerden birisi Yvette Horner‘dı. Karavan önceleri sadece reklam amaçlı dolaşıyordu fakat zaman geçtikçe bir şeyin eksikliği hissedilmeye başladı; gösteri anını daha şenlikli bir hale getirecek olan müzik. Turun yapısı gereği insanlar yarışın çok ufak bir kısmını izleyebiliyorlar ve bu canlı izlemenin dışında onları tura katılması için teşvik eden unsurlar olmalıydı. Eğlence gibi… Bu tarz etkinlikler özellikle savaştan sonra şov dünyasında bir sektörün başlangıcı oldu.
Yvette Horner, 11 yaşında Toulouse Konservatuarı’nda birincilik ödülüne layık görülen piyano eserlerini sundu, piyano kariyeri gayet başarılı giderken annesi onu akordeon çalmaya ikna etti. Çünkü piyano çalan çok fazla insan vardı fakat akordeon çalmak nadir rastlanan bir durumdu. Popüler olması ve iş bulma şansı bu nadir beceri ile daha yüksek olacaktı. Horner, bu duruma üç yıl ağladıktan sonra, akordeonu virtüozluk seviyesinde icra etmeye başladı. Annesinin bu stratejik planı ve Horner‘ın çalışmaları 26 yaşında Akordeon Dünya Kupası’nı kazanmasını sağladı.
Ütü, ısıtıcı ve saç kurutma makinesi üreten Calor şirketi, 1952 yılında Yvette Horner‘ı işe aldı. Turu izlemeye gelenleri canlandırması için iyi bir hamle olmuştu. İlerleyen zamanlarda ise Horner etap sonlarında bisikletçilere mayolarını verme vazifesini de edinecekti. Müziği ile hem yarışçılar hem de turu izlemeye gelen insanlar için canlandırıcı bir etki yaratmıştı. Sonraki sene Suze markasıyla anlaşan Horner bir arabanın tepesine oturup akordeonunu çalarak tüm turu dolaştı. Zorlu hava şartları, havada uçuşan sinekler, güneş yanıkları, hiçbiri vazgeçiremedi onu. Bir dönem arabanın üstüne Horner’ın maketini koyup müziği plaktan çalsalar da izleyiciler buna tepki gösterdi. Tutkularını yol kenarlarında toplanmış milyonlarca izleyiciyle paylaşan hem bisikletçiler hem de müziği ile kendisi olmuştu. Tur ona fazlasıyla popülerlik sağlıyordu.
Yvette Horner‘ın bisikletle pek bir ilgisi yoktu ama en az bisikletçiler gibi onun başarısı da tamamen zorluydu. Saatlerce süren yarışlarda neredeyse 12 kilo ağırlığında olan akordeonunu icra etmeye çalıştı. Yvette’in Jacques Anquetil‘e karşı özel bir sevgisi vardı, Louison Bobet ise ona sarı mayosunu hediye etmişti. 11 yıl tura akordeonu ile eşlik etti Yvette Horner. Uzun süren müzik kariyeri boyunca da 2000’den fazla konser verdi ve 150 kayıt yaptı. 2011’de son konserini verdi ve ertesi yıl son albümü Hors Norme‘yi çıkardı. 2012’de Fransa Bisiklet Turu‘na doksanıncı doğum gününden kısa bir süre önce onur konuğu olarak katıldı.