Tarih: 15.07.2020 Yazar: Barış Korkmaz Yorumlar: 0

O zamana kadar sadece evlerinin arka tarafında oynayan küçük çocuğu bir gün annesi karşısına aldı ve artık dilediği yerde oyununu oynamasını söyledi: “Birileri gelip de sana bir şeyler söylerse buna aldırış etme. Bunun seninle bir ilgisi yok. Tamamen onlarla ilgili…”


Bill Russell hayatı boyunca hayranlarının imza isteklerini geri çevirdi. Çocuklara bile bu konuda hoşgörüyle yaklaşmadı. “Kendi çocuklarım dışındaki çocuklara iyi bir örnek olmanın benim üzerime vazife olmadığını düşünüyorum” diyordu. Kendi ailesi onun yol göstericisi olmuştu ve onun için doğru olan da buydu. Annesi dışında Bill’in babası ve büyükbabası da sıra dışı kişilerdi. Büyükbabası bir keresinde Ku Klux Klan üyelerine tek başına kafa tutmuştu. Kendisine kereste satmayı reddeden bir beyazı da tüfeğiyle tehdit etmişti. Babası da zamanında kendisine hakaret eden benzin istasyonu çalışanı bir beyazı kovalamıştı. Bu üçlünün elinde yetişen Bill’in de sınırları zorlaması kaçınılmazdı.

Ancak bu üçlü içinde en özel yere sahip olan annesini 1946’da kaybetti. Bill bu ölüm üzerine çok sarsıldı ve kendini Oakland Kütüphanesi’ne kapattı. Daha sonra “Sahip olduğum en değerli şey Oakland Kütüphanesi’nden aldığım kütüphane kartıydı” sözleriyle kütüphanede geçen zamanını anacaktı. Bill orada sanat, tarih ve felsefe üzerine okumalar yaptı. Bir gün Amerikan tarihiyle ilgili bir kitabı okurken metinde ortaya atılan bir fikir dikkatini çekti: Özetle, siyahlar için Amerika’da köle olmanın Afrika’da özgür olmaktan daha iyi olduğu öne sürülüyordu. Bu yaklaşım Bill’in canını çok sıktı. Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. Ama hangi şekilde?

Bir karşı duruş ortaya çıkmalıydı. Kütüphanede geçen zaman Bill’in ailesinden taşıdığı tuttuğunu koparan yanına güçlü bir aklı ve yaratıcılığı da eklemişti. Hala sonuna kadar cesurdu ancak her şeyden önce haklıydılar ve bunun makul şekilde aktarılması doğruydu. Kareem Abdul-Jabbar bunu şu şekilde anlatıyor: “Beni onunla ilgili en çok etkileyen şey eşitsizliğe tutkuyla yaklaşması oldu, ama kendini öfkeyle değil akılcılıkla ifade etti. Öfke kimseyi sizin tarafınıza geçmeye ikna etmez ama mantık eder. Bu benim de edinmeye çalıştığım bir yaklaşım oldu.”

Savunma devrimi

İsyan ruhu ve yaratıcılık bir kere içine işleyince bu Bill Russell’a her açıdan yansımaya başladı. Russell’dan önce basketbolda savunma esnasında oyuncunun iki ayağının da yere sağlam basıyor olması beklenirdi. Ayağını oynatacak olursa bu rakibinin kendisini geçebileceği ya da faul alabileceği anlamına geliyordu. Russell ise sıçrayarak şutları bloklamayı denemeye karar verdi. Üniversite takımındaki antrenörleri buna engel olmaya çalıştılar, ancak o tabii ki buna kulak asmadı. Ortaya çıkan sonuç Russell’ın girişimlerinin başarılı olduğunu gösterdi. Bu agresif tarz rakip takımın hücum anlayışını bozuyor, onları moral bozukluğuna sürüklüyordu. Eskiden savunma, hücumdan sonra dinlenmeye yarayan bir bölüm gibiydi. Rakibe engel olma arzusu mutlaka vardı, ancak bire bir karşılama üzerinden ve yalnızca rakibin kolay şut atmasına engel olmak içindi. Bill Russell’ın cesareti ve yaratıcılığı iki yönlü oyunun temellerini attı.Russell daha sonra “Savunmanın basketbolda ön plana çıkacak özelliğim olduğuna dair bir hissim vardı” diyecekti. İyi savunmak. Russell’ın sadece oyunculuğunu değil, kişiliğini de anlatan bir ifade. Ne zaman bir ayrımcılığa maruz kalsa asla karşı tarafa onların kendisine yaklaştığı gibi yaklaşmadı. Üniversite takımında oynarken şehir dışında katıldıkları bir turnuvada kalacakları otel siyahları almadıklarını söyledi. Karşılığında bütün takım boş bir öğrenci yurdunda kaldı. Maçta üzerlerine bozuk para atıldığında onları yerden toplayıp antrenörüne vermiş ve şakayla “Bunları benim için saklar mısın?” demişti.

En çarpıcı örnek ise Celtics oyuncusu olduğu dönemde yaşandı. Lexington’daki bir gösteri maçı öncesinde bir restoranın kendilerini almak istememesinin ardından maçı boykot etmeye karar verdiler. Günümüzden bakınca bu çok da olağanüstü gelmeyebilir ancak dönemin şartları düşünülünce bu çok cesurcaydı. FBI tarafından bu tip davranışlardan ötürü izleme başlatılması çok olasıydı. Daha sonra ortaya çıktı ki FBI gerçekten de Bill Russell için bir dosya açmış ve imza vermeyi reddetmesi üzerine yaptığı açıklamalardan dolayı dosyada onu “küstah bir siyahi” olarak tanımlamıştı.

Ali ve King’in yanı başında

Russell’ın bunların farkında olup olmadığı bilinmez ancak o zaten bunlardan korkup sinecek biri değildi. Orduya katılmayı ve Vietnam’da savaşmayı reddeden Muhammed Ali’nin Cleveland’daki meşhur toplantısında tam yanında Russell oturuyordu. Muhammed Ali kararından dolayı beyazlardan olduğu kadar siyahlardan da tepki görmüştü. Russell ona destek olma konusunda tereddüt bile etmedi.

Bill Russell ve takım arkadaşları

Aktivist Medgar Evers, Jackson şehrinde suikaste uğrayınca Russell doğruca bu şehre gitti. Jackson’da beyazların üstünlüğüne inanan ve Ku Klux Klan üyesi olan ciddi bir nüfus vardı. Bunlar siyah ve beyazların birlikte okula gitmesine karşı çıkıyorlardı. Daha doğrusu herhangi bir kamusal alanı siyahlarla ortak kullanmayı reddediyorlardı. Russell bu şehre gidip orada siyahların ve beyazların kaynaştığı basketbol kamplarının kurulmasına öncülük etti.

Martin Luther King Jr. ünlü “Bir Hayalim Var” konuşmasını yaparken de Bill Russell oradaydı. Washington’daki yürüyüş öncesinde King ile aynı otelde kalırken tanıştılar. King ve arkadaşları Russell’a sahnede onların yanında durması teklifinde bulundular ancak o daha sonrasında şu sözlerle onlardan rol çalmak istemediğini anlattı: “Bunu ortaya çıkarmak için yıllarca uğraştılar. Orada binlerce insan vardı. Birden ortaya çıkıp sahneye atlamam doğru olmaz diye düşündüm.” King ve arkadaşlarından ufak bir ayrıcalık istemişti yalnızca: En önde oturup King’i dinleyebilmek.

Fakat bunların öncesinde bu mücadeledeki tutumunu keskinleştiren bir ziyarette bulunmuştu. “Siyah olmama rağmen değil, siyah olduğum için hoş karşılandığım bir yer buldum.” Bill Russell 1959’daki Afrika turunu bu şekilde anlatıyor. Kıtayı ziyaret eden ilk NBA oyuncusu olmuştu. Hayatında hiç basket topu görmemiş çocuklara basketbol dersi verdi. Yüzlerindeki mutlu ifadeden çok etkilendi ve çocuklarla yaptığı bir sohbette gözyaşlarına engel olamadı. Restoranlara, barlara alınmadıktan sonra kendini ait hissettiği yerde bir köşeye oturup yerel lezzetlerin tadına bakmak ona çok iyi gelmişti. Afrika turunun içinde yarattığı hisler geri döndüğünde göstereceği tutumu belirginleştirdi.

Vietnam Savaşı, şoke edici suikastler, toplumda artan huzursuzluk Bill Russell’ın sporculuğu ve bunun değerini sorgulamasına yol açtı: “Topu atıp tutabiliyorlar diye sporcuları aptalca yüceltiyoruz ve onları kahraman haline getiriyoruz. Önem vermemize değen tek sporcular; rastlantısal atletik yetenekleri için değil, kişilikleri için hayran olduğumuz Muhammed Ali gibi olanlardır.” Aktivistler için fişlenmenin, tehdidin normalleştiği, hatta can güvenliğinin ciddi endişe konusu olduğu bir dönemde Bill Russell, sahip olduğu şöhretin kendisine yaşadıklarını unutturmasına izin vermedi. Aksine, ünlü olmanın ona daha fazla sorumluluk yüklediğine inanıyordu. Girişimleri yüzünden kaybedebileceği çok şey vardı ancak diğer taraftan bakınca da tarihi değiştirecek kazanımların peşindeydiler.

Kaepernick’e selam

Bill Russell

Şu bir gerçek ki mücadele asla tamamen bitmiyor. 2016’da Amerikan futbolu oyuncusu Colin Kaepernick çok konuşulacak bir protesto başlattı. Ulusal marş sırasında ayakta durmayı reddediyor ve dizinin üzerine çöküyordu. Buna gerekçe olarak ise siyahların ve diğer ırkların ülkede maruz kaldıkları baskı ve şiddeti göstermişti. O dönem 83 yaşında olan Russell, Twitter hesabından dizinin üzerine çöktüğü bir fotoğraf paylaşarak Kaepernick’e destek verdi. En nihayetinde o bir dava insanı ve yalnızca bu şekilde anılmak istiyor. 2018’de şunları söylemişti: “Beyazları rahatsız etmek ve bu rahatsızlığı da sürdürmek zorundayız çünkü onların dikkatini çekmenin tek yolu bu.” Gidilecek daha çok yol var ve Russell nefes aldığı sürece atılabilecek her adımı atmak için hazırda bekliyor.

Bill Russell iki elindeki parmakların yetersiz kalacağı sayıda şampiyonluk yüzüğüne sahip. Düzene isyan edip hem saha içinde hem saha dışında büyük bir isim oldu. Peki kimdir Bill Russell? Tarihin en cesur sporcusu mu? Bunu ölçmek çok zor. Ancak kesin olan bir şey var: O, annesinin sözünü dinleyen bir çocuk.

Bir Cevap Yazın