Tarih: 24.07.2020 Yazar: Kağan Erdoğan Yorumlar: 0

Onu yeşil sahalarda imkansız gibi görünen bir çok hareketi estetik, teknik ve atletizmin birleşimiyle sergileyen bir futbolcu olarak tanıyoruz. Ancak o tribündeki veya ekrandaki görünümünden daha fazlası. Thierry Henry, bir futbol düşünürü.

Futbolun Kobe’si kimdir? Kendisine bu soru geldiğinde Kobe fransız aksanıyla “Thierry Henry” cevabını vermişti. “Aynı öldürücü içgüdü, aynı agresif zihniyet.” ifadesiyle de aslında Henry’nin yıllar boyu sahada sergilediği performansı altı kelimeye sığdırmayı başarmıştı. Top ayağına geldiğinde uzun bacaklarının getirdiği hızı ve teknik dokunuşları ile rakiplerine attığı arka arkaya çalımlarını, kaleye yaklaştığında ise sanki pas atarmış gibi uzak köşeye bıraktığı vuruşlarını hatırlamak futbolseverler için hiç de zor olmamalı. Altı yedi yaşlarımın yaz tatilinde kuzenlerim ile Play Station 2’de Winning Eleven 6 oynarken ben de çocuk kalbimden gelen Henry hayranlığı ile genelde Arsenal seçerdim. Göğsünde O2 yazan sembol haline gelmiş bordo ve sarı forma seti “14” sırt numarası ile birleşince oyunda tek hayalim bir plase ile topun fileyi okşamasıydı.

Thierry Henry ve Kobe Bryant (2016)

Bir futbolcunun kariyerinde kazanabileceği bütün kupaları kazanırken, gittiği her stadyumda oyunu takım arkadaşları için kolaylaştırıyor ve bir sanatçı üslubuna gizlediği kazanma içgüdüsü ile de kendine yeni hayranlar kazanıyordu. Kariyerinin ilk döneminde, Monaco ve Juventus’da henüz zirvesine ulaşmamış ama yetenekleri tartışılmaz bir oyuncuyken 1999 senesinde Arsenal’a gitmesiyle futbol efsaneleri arasında kendi hikayesini de yazmaya başlayacaktı. Bir dönem Monaco’da da beraber çalıştığı Arsene Wenger, Henry’i sol çizgiden alıp forvette serbest bırakarak yeteneklerini sergileyebileceği özgürlük alanını ona tanımıştı. Bergkamp, Viera ve Campbell gibi efsaneler ile beraber Arsenal’i namağlup şampiyon yaparken, kendi efsanesini de sürüklemeye devam ediyordu. Haziran 2007’de daha sonra evi olarak nitelendireceği Londra’dan ayrılırken, kulüp tarihinin en golcü futbolcusu olmuş ve heykeli dikilesi bir miras yaratmıştı.

Arsenal Transferi (1999)

Yalnızca bir golcü asla olmamıştı, oyun üzerine kafa yoran ve saha içinde herkesin görmezden geldiği detayların bile üstünden geçen bir oyuncu olmuştu. “Bazı forvetler top alamadığından şikayet eder, orta sahalar ise forvetin hareketsiz kalmasından. Ben ise hangi takım arkadaşım beni nasıl topla buluşturabilir düşüncesiyle hareket ederdim.”sözleri sahada hiçbir zaman tek kişilik düşünmediğini ifade ediyor. Futbola bu kadar derin yaklaşabilen Henry’nin bir sonraki durağının da Pep Guardiola altında futbolda devrim yapacak Barcelona olması kesinlikle bir tesadüften ibaret olamaz. La Masia ve Johann Cruyff’un futbol felsefesi sahada rakipleri yeniden ezerken, 2009 senesinde Thierry Henry, Xavi, Messi ve Puyol önderliğinde Katalan ekibi kazanabilecekleri altı kupayı da kazanarak eşine bir daha rastlanmayacak başarıya imza atıyordu.

Lionel Messi ve Thierry Henry 2009 UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonu

Thierry Henry sadece “14” numarayı ölümsüzleştirmemişti, röportajlarında “İdolüm” ve “Bir forvetin olması gereken oyuncu” olarak nitelendirdiği Van Basten’in “12” numarasını da Fransa Milli Takımı formasıyla başarıdan başarıya taşımıştı. 1998’de Dünya Şampiyonluğu, 2000’de Avrupa Şampiyonluğu, 2006’dan kalan buruk bir ikincilik ve milli forma ile en çok gol atan oyuncu ünvanı… 2010 Dünya Kupası elemelerinde oyunun doğal akışına ustaca gizleyerek fakat elinin yardımıyla attığı gol bile efsanenin mavi forma ile yaptıklarına gölge düşürecek türden değildi.

İspanya’dan sonra New York Red Bulls formasıyla ABD’de futbolun elçiliğini yapıyordu ancak 2012 senesinde 2 aylığına da olsa Kuzey Londra’ya geri dönecekti. Arsenal forması ile Leeds United ağlarına gönderdiği sert pas ve öncesinde attığı ince çalım Henry için hem kariyerinin en anlamlı ve en güzel golü olacaktı, hem de Emirates’teki seyirciler için unutulmayacak bir anı.

Henry’nin Leeds ağların gönderdiği golden sonraki sevinci.

2014 senesinde futbolu bıraktıktan sonra, oyundan asla kopmadı. Oyun hakkında sorgulayıcı yapısı Sky’da yorumculuk yaparken de, Arsenal altyapısında çalışırken de onu hep farklı kıldı. 2018 Dünya Kupası’nda Belçika etkileyici bir oyunla üçüncü olurken, Thierry Henry’de teknik ekip içerisinde başarıdan payını almış ve rehberliği ile Belçika’nın yıldızlarını etkilemişti. Turnuva sonrası verdiği bir röportajda Romelu Lukaku, Henry ile çalıştıktan sonra oyunda ulaşmak istediği seviyeyi Henry klası ile açıklayacaktı. Monaco’da geçen 20 maçlık başarısızlık ve gelen sert eleştiriler Henry’i futboldan geri tutamazdı. Tutmadı da zaten, şu sıralar Montreal’de yeni bir meydan okuma ile saha içinde yarattığı farkı saha kenarından da gösterebileceğini kanıtlamaya çalışıyor.

2018 FIFA Dünya Kupası’nda Belçika Milli Takımı teknik ekibinde.

Thierry Henry derlemelerini izlerken hala aynı hayranlıkla bakıyorum ekrana. Atılması çok zor olan çalımları ve golleri, ayağına top değen herkesin yapabileceği bir hareketmiş gibi sergilemesi bir yana, futbola karşı derin yaklaşımı ve saha dışındaki rehber tavrı onu bir futbolcudan daha fazlası kılıyor. Henry’nin mirasını sadece saha içindeki performansıyla ve kazandığı kupalarla anlatmak, hikayenin büyük kısmını görmezden gelmeye benziyor. Kobe’yi kaybetmek nasıl tüm sporseverlerin kalbinde derin bir yara bıraktıysa, “futbolun Kobe’si”nin kazanmayı hala kovaladığını bilmek yeni başarılara tanıklık edecekler için büyük bir şans.

Bir Cevap Yazın