Tarih: 10.03.2022 Yazar: Berkhan Günaydın Yorumlar: 0

La Classicissima, la Primavera, la Gara di San Giuseppe. Sezonun ilk anıtsal klasiği yaklaşıyor. Milano-Sanremo, her bisiklet severin favori tek günlük klasiği olmasa da kendine has özellikleriyle anıtsal klasikler arasında kesinlikle özel bir yere sahip.

Bisiklet, her şeyden önce bir dayanıklılık sporudur. Bu özelliği en iyi yansıtan yarış hangisidir diye soracak olursanız, alacağınız yanıtlardan ilki muhakkak Milano-Sanremo olacaktır. 300 km’ye yaklaşan uzunluğuyla sadece beş anıtsal klasik içinde değil, tüm tek günlük bisiklet yarışları arasında Milano-Sanremo’dan daha uzununu bulamazsınız. Sadece bu özelliğiyle La Clasicissima bisikletin en zorlu yarışlarından biri olma özelliğine sahip.

Aslında uzunluğu dışında Milano-Sanremo’yu diğer yarışlardan ayıran çok temel bir özelliği yok. Yarış, ortalarında geçilen Passo del Turchino dışında neredeyse dümdüz, adeta bir büyük tur geçiş etabını andıran profile sahip. Ancak ne oluyorsa finalde oluyor.

Poggio Küçüktür Ama Mide Bulandırır

Bu sene yarışın 266’ncı kilometresinde başlayacak Cipressa yokuşuyla her zamanki gibi heyecan büyüyecek. Cipressa’dan yaklaşık 10 kilometre sonraysa Milano-Sanremo’nun belirleyici yokuşuna geleceğiz: Poggio di Sanremo.

Cipressa, iki yokuş arasında biraz daha sert olanı. 5,6 km uzunluğa ve %4,1 eğime sahip. Fakat finişe olan yakınlığı sebebiyle Poggio çok daha kritik. 3,7 km uzunluğa ve ortalama %3,7 eğime sahip yokuşa bisiklet şartlarında “yokuş” demek bile aslında abes. Bir büyük tur etabında muhtemelen dördüncü kategori olarak değerlendirilecek bir tırmanış.

Ancak bu yokuşu çıkmanın kolay olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Poggio’yu özel hale getiren etmen, tırmanış başladığında bacaklarda 281 yarış kilometresinin olacak olması. 281 kilometre pedal çevirdikten sonra burayı ön grupta tırmanacak kadar bacaklarınızda ve ciğerlerinizde güç varsa, yarışı kazanamasanız da kazanmayı hak ediyorsunuz demektir.

Sprinterlerin Klasiği

Milano-Sanremo’nun profili, özellikle de final kilometreleri sprinterler için son derece uygun. Nitekim geçmişte Arnaud Demare, Mark Cavendish, Erik Zabel, Mario Cipollini ve Alessandro Pettacchi gibi pek çok saf sprinter bu yarışı kazandı. Ne var ki bu gerçek, yarışı en hızlı sprinterin hatta bir sprinterin kazanacağı anlamına gelmiyor. Milano-Sanremo, yarışın son bölümüne önde girecek kadar kuvvetli olan bisikletçilerden o gün en güçlü sprinte sahip olanın kazandığı bir klasik. Yani bir büyük tur etabındaki gibi sprint trenlerinden bahsetmemiz mümkün değil.

Milano-Sanremo’nun, genelde sprinterlerin veya sprinti kuvvetli klasikçilerin kazandığı bir yarış olduğu kesinlikle doğru. İstisnalar kaideyi bozar mı bilinmez ama 2018’de bu yarışın herkese bir şans verdiğini görmüştük. Poggio’nun tırmanışında yaptığı cüretkâr atak ve inişinde gösterdiği harika performansla ana grupla arasındaki farkı açan Vincenzo Nibali, son metrelerde de önde kalarak yarışı kazanmıştı. Yani doğru stratejiyle tırmanışçı bir genel klasmancının bile Milano-Sanremo’yu kazanma şansı var.

Sanremo Efsaneleri

1907’de düzenlenmeye başlanan Milano-Sanremo’nun ilk edisyonunu kazanan isim, o sene ve bir sonraki sene Fransa Turu’nu da kazanacak Lucien Petit-Breton’dan başkası değildi. Petit-Breton’dan üç sene sonraysa, bir başka Fransız Eugene Christophe benzerine bir daha asla rastlayamayacağımız şekilde yarışı kazandı. 63 bisikletçinin katıldığı 1910 edisyonu, müthiş bir kar fırtınası altında devam ederken pek çok bisikletçi rota üstündeki evlere sığınmak zorunda kaldı ve yarışı sadece dört sporcu tamamlayabildi. Yanlış yoldan gittiğini sanan ve yarış başladıktan tam 12 saat sonra Sanremo’ya ulaşan Christophe, finişe geldiğinde yarışı kazandığından haberdar bile değildi.

Milano-Sanremo’da hakimiyet kuran isimlere gelecek olursak, ilk bahsetmemiz gereken isim şüphesiz Costante Girardengo’dur. Girardengo, 1917 ve 1928 arasındaki 12 yarıştan 11’inde podyum görürken, altı şampiyonluk kazandı.

1940’lar, tabii ki girdikleri her yarışta olduğu gibi Milano-Sanremo’da da Gino Bartali-Fausto Coppi çekişmesine sahne oldu. 1939’dan 1950’ye kadarki 10 edisyonda (1944 ve 1945’te savaş sebebiyle yarış düzenlenmedi) Bartali dört, Coppi ise üç zafer kazandı.

Coppi-Bartali çekişmesiyle ününe ün katan La Primavera’nın bir sonraki efsanesi, bisikletin de en büyük efsanesi olan Eddy Merckx’ti. Belçikalı Cannibal, 1966-1976 arasında tam yedi kez Milano-Sanremo’yu kazanırken hala kırılamayan ve belki de hiç kırılamayacak bir rekora imza attı. Sadece la Primavera’yı değil, herhangi başka bir tek günlük klasiği de yedi kez kazanan bir bisikletçi bulunmuyor.    

1976’dan sonra Roger de Vlaeminck, Laurent Fignon ve Sean Kelly gibi isimler ikişer kez Milano-Sanremo’yu kazansa da, 1997’de Erik Zabel’e kadar yarışı domine eden bir bisikletçi çıkmadı. Alman bisikletçi, 1997’den 2001’e kadar beş yarışın dördünü kazanırken, 1999’da birinciliği Belçikalı Andrei Tchmil’e kaptırmasa, Eddy Merckx’in bile yapamadığını yapıp belki de üst üste beş kez zafere ulaşacaktı.

Erik Zabel 2001’de zafere ulaştığından beri bu yarışı iki kez kazanan tek sporcu Oscar Freire oldu. Ancak yeni Milano-Sanremo efsanesi olmaya aday isimler tabii ki bulunuyor.

Olağan Şüpheliler

Bu seneki yarışa geldiğimizde, her ne kadar kesin listeler henüz belli olmasa da, çok fazla sayıda favori olacağını şimdiden söyleyebiliriz. 2014’ten beri bu yarışı kazanan bisikletçilerden Nibali hariç tamamının 2022 edisyonunda da olması bekleniyor. Aslında Nibali’nin de sezon başında burada olacağı takımı tarafından açıklanmıştı. Fakat 37 yaşındaki sporcu geçtiğimiz günlerde henüz hazır olmadığı için yarışta olmayacağını söyledi. İyi hazırlanamayan bir bisikletçi için 300 km’lik Milano-Sanremo deneme yapmak için pek de uygun bir yarış değil.

2019 şampiyonu Julian Alaphilippe, 2020 şampiyonu Wout van Aert ve 2021 şampiyonu Jasper Stuyven bir değişiklik olmadığı takdirde yarışta olacaklar ve yine en önemli favoriler arasındalar. 2017 şampiyonu Michal Kwiatkowski de tabii ki dikkat edilmesi gereken bir diğer isim.  

Geçtiğimiz sene harika bir yarış çıkarıp Stuyven’in arkasından ikinci gelen süper sprinter Caleb Ewan, bu yarışı hala nasıl kazanamadığına akıl sır erdiremediğim Peter Sagan, 2021’de kariyer sezonunu geçiren Alpecin-Fenix sprinteri Jasper Philipsen, 2016 şampiyonu Arnaud Demare, Tom Pidcock, Sonny Colbrelli, Michael Matthews. Favori listesi uzayıp gidiyor. Şimdilik katılması beklenen isimlerden kazanması sürpriz olmayacak 20’den fazla bisikletçi var.

Alpecin-Fenix demişken, yarışla ilgili merak edilen konuların başında Mathieu van der Poel’un katılıp katılmayacağı geliyor. Hollandalı süper yetenek, Tokyo 2020’deki dağ bisikleti yarışında düştüğünden beri sırtındaki sakatlığı tam olarak atlatamadı ve geçen hafta, en az iki hafta daha yarışamayacağını açıklamıştı. 19 Mart’a yetişip yetişemeyeceği bıçak sırtında gibi görünüyor.  

İki Sloven Primoz Roglic ve Tadej Pogacar’ın da Milano-Sanremo’da olması bekleniyor. Her iki bisikletçi de son derece formda. Pogacar, geçtiğimiz hafta Strade Bianche’yi 50 km’lik müthiş bir solo atakla kazanmıştı ve girdiği her yarışı daha güzel hale getiriyor. Vatandaşı Roglic de şu sıralar devam eden sezonun en önemli tek haftalık yarışlarından Paris-Nice’te genel klasman liderliğini elinde bulunduruyor. Her iki bisikletçi de “a la Nibali” bir galibiyet peşinde olacak. Kendisine pek uygun bir yarış gibi görünmese de Pogacar’ın neler yapacağı büyük merak konusu. Aslına bakarsanız geçen haftaki Strade Bianche zaferinden sonra kendisine uygun olmayan bir yarış olup olmadığı da tartışmalı.   

300 km uzunluğa ve 6 saatin üstünde bir yarışa hazırsanız, 19 Mart’ta Lombardia ve Liguria toprakları sizi bekliyor. Değilseniz, belki Piazza del Duomo’yu, Lombardia düzlüklerini, muhteşem Liguria kıyılarını ve son kilometrelerdeki canhıraş mücadeleyi izlemek için biz bisiklet delilerine katılırsınız. Ne için izliyor olursanız olun; arkanıza yaslanın, ayaklarınızı uzatın ve Kuzey İtalya’nın tadını çıkarın.

Kapak Görseli: milanosanremo.it   

Bir Cevap Yazın