Tarih: 27.07.2021 Yazar: Burcu Biçer Yorumlar: 0

Yirmi yıl önce İspanya, değişen bir ülkenin sembolü haline gelen Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yaptı. Ev sahibi ülkenin ve Olimpiyatların temsili için müzik önemli bir tanıtım aracı olarak kullanıldı. Barcelona’da düzenlenen 1992 Olimpiyatları’nda performans sergilemesi için Montserrat Caballé’den bir parça istendi ve aynı dönemlerde bir araya gelen Freddie Mercury ve Montserrat’ın bu proje için işbirliği yapmaları fikri ortaya çıktı. Şarkı, 1987 yılında Freddie Mercury ve Mike Moran tarafından bestelendi. Homi Kanga ile Laurie Lewis kemanları, Deborah Ann Johnston çellosu, Barry Castle korno ve Frank Ricotti perküsyonları ile albüme eşlik ettiler.

Barcelona’daki 1992 Yaz Olimpiyatları’nın tema şarkısı ve BBC’nin 1992 Yaz Olimpiyatları kapsamında fon müziği olarak kullanıldı. Freddie Mercury Magic albümü turnesinin İspanya’daki molasında verdiği bir röportajda, en sevdiği şarkıcının İspanyol divası Montserrat Caballé olduğunu belirterek, Barcelona’nın ilk adımlarını attı. Freddie’nin Montserrat ile tanışması 1983 yılında Covent Garden’da bir organizasyona katılmasıyla gerçekleşti. Öncesinde Montserrat hakkında hiçbir şey bilmediği fakat sahneye çıktığında “La Superba” ile ilk kez karşılaştığını ve hayranlığını gizleyemeyecek bir heyecanla dinlediğini belirtiyor.

Caballé, 1987’de Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin isteği üzerine Freddie Mercury ile yaptığı ve 1992 Olimpiyat Oyunlarının resmi tema şarkısı haline gelen Barcelona düetini kaydettiği zaman, klasik olmayan müzik dinleyicileri arasında popüler oldu. Şarkı ilk olarak Mayıs 1987’de Ku gece kulübünde düzenlenen İbiza Festivali’nde canlı olarak seslendirildi. Bir sonraki önemli performansı, 8 Ekim 1988’de, Olimpiyat bayrağının Seul’den gelmesi vesilesiyle düzenlenen Barcelona’daki açıkhava La Niut Festivali’nde gerçekleşti. Bu, AIDS tedavisi gören Mercury’nin son canlı performansıydı. Mercury ve Caballé “Barcelona”yı sadece iki kez canlı olarak söyleyebildi. Freddie Mercury 1991 yılında hayatını kaybetti, bu nedenle şarkının kaydı, 1992 Barcelona Olimpiyatları açılış töreninin uluslararası yayınının başlangıcında çalındı.

Montserrat Caballé’nin memleketi Barcelona’ya bir saygı duruşu olarak yazılan tekli, görkemli ve destansı bir girişe sahip, süresi bakımından da radyolarda çalınmaya daha müsait bir versiyon. Radyolarda çalınmaya müsait olmak demek listelerdeki sıraları da belirleyen bir detay. 1987’de listelerde 8. sıraya çıktı ve 1992’de Olimpiyatlar için yeniden piyasaya sürüldüğünde 2. sıraya yükseldi. Hem parçanın süresini hem de Olimpiyat gibi büyük bir organizasyonunun müzik endüstrisindeki bu etkisini göz ardı etmemek gerek. Spor ve müzik eğlence sektörü için birbirini besleyen ve birbiriyle konuşan iki alan. Barcelona ilk çıktığı dönemde belli bir başarı elde etti fakat iki farklı müzik türünün bir araya gelmesinin yadırganmadığı söylenemez. Hele ki opera gibi geleneksel ve disiplinlerine oldukça sadık bir türün dinleyicileri için. Bu müzikal ortaklık müzik dünyasında türler arası geçişlerin sınırlarını yumuşatmış oldu.

Barcelona, bir rock müzisyeni ve opera sanatçısı tarafından kayıt edilse de pop müzik kültürüne uygun şekilde pazarlandı ve klasik müzik dünyasında da simge haline geldi. Şarkı, Mercury’nin Queen şarkılarını hatırlatan geniş aralıklı bir akorla başlar ve orkestra biraz daha 19. yüzyıla ait pasaj ile giriş yapar. Yaylıların biraz daha klasikleştirdiği şarkıyı Queen müziklerinden aşina olduğumuz piyano tonu ve vokalleri girişe hazırlar. Eser klasik müzik dinleyicisinin çok da ciddiye alacağı türden bir altyapıya sahip değil fakat hedeflenen Olimpiyat izleyicisi ve popüler müzik dinleyicisi için ilgi çeken motiflere sahip.

Düet başladığı an dikkat çeken Mercury’nin söylediği her kelime daha anlaşılır oysa Caballé’nin tekniği gereği bazen hangi dilde söylediğini bile anlamak güç; bazen İngilizce bazen de İspanyolca eşliklerde bulunur. Caballé şarkı ile “ciddi bir sanat olan opera” tekniğine bağlı ve şarkıcı olarak kendini çok da riske atmayan bir ilişki kuruyor. Gelenekten çok ayrılmayan ve güzel sesler çıkarmaya odaklanmış bir tavırla seslendiriyor. Mercury’nin konuşur gibi ve zaman zaman çok daha dinamik vokalleri ve performansıyla sahneye kişiliğini de yansıtmaya çalışıyor. Mercury, ne kadar yüksek sesle şarkı söylese de sözleri anlaşılır kılmak için daha kontrollü bir teknik kullanır. Caballé kreşendo yaptıkça daha az anlaşılır hale gelir dikkati daha çok şarkı sözlerinden ziyade sesine odaklanır. Her ikisinin de güçlü vokalleri ikilinin uyumunu sahneye taşır. Barcelona’daki konser Mercury’nin rahatsızlığından dolayı sesini kaybetmesi sonucu kayıt üzerine söylemesiyle gerçekleşir. Mercury, klasik şarkıcıların müzikal olarak tanımlayacağı şekilde, müziğin gelgitlerine uygun ve dinamik aralıklarla şarkı söyler. Barcelona, klasik müzik performansı olmanın dışında bir yerde, en azından klasik müzik icrasının sınırlarını barındırmayan popüler şarkı söyleme biçimlerini de dinleyiciye gösterir.
Dünyanın herhangi bir yerinde spor seyircisi bir araya geldiğinde dile gelen şarkılar arasında muhakkak bir Queen şarkısı bulunur. Freddie’nin sesiyle dinlediğimiz şarkıyı, tribünde kupa töreninde veya dünyanın en önemli spor organizasyonlarının açılışında dinlemişizdir.

kaynak: http://www.ultimatequeen.co.uk/freddie-mercury/discography/albums.htm

Bir Cevap Yazın