Tarih: 20.12.2020 Yazar: Serbest Atış Yorumlar: 0

Leeds ve Manchester şehirleri arasındaki rekabet sadece bir iç savaşın, mimarinin ya da futbolun hikayesi değil, aynı zamanda ülke tarihinin de bir parçasıydı…

Tapınak bahçesindeki bu kavga, bu bölünmüşlük, kırmızı ve beyaz güllerin arasına girecek ve binlerce ruhun ölümüne sebep olacak.

William Shakespeare / 6. Henry

Wiliam Shakespeare’in en önemli tiyatro metinlerinden 6. Henry üçlemesinin ilk oyunun ikinci perdesindeki dördüncü sahnede, Warwick Kontu bu cümleyi söyleyerek beyaz güller ve kırmızı güller arasındaki savaşın haberini veriyordu. Warwick Kontu, İngiltere tarihinin en büyük iç savaşı olan Güller Savaşı’nın iki tarafını anlatıyordu, beyaz ve kırmızı gülleri. Bu yazı Manchester United ve Leeds United arasındaki rekabeti anlatan bir yazı ancak Güller Savaşı, Shakespeare, kırmızı ve beyaz güller de bu iki takım arasındaki rekabetin birer parçası.

Güller Savaşı

1455-1485 tarihleri arasında İngiltere’deki en önemli iki hanedanlığın, Lancaster ve York Hanedanlıklarının arasındaki savaşa verilen isim Güller Savaşı. Dönemin İngiltere’sinde iki hanedanlığın da simgesi olarak gülü tercih etmeleri bu isimle anılmalarına sebep oldu. Lancaster kırmızı, York ise beyaz gülü temsil ediyordu. Her iki hanedan da İngiltere Kralı 3. Edward’ın soyundan geliyordu ve doğal olarak tahtta doğal hak sahibiydi. 3.Edward’dan sonra tahta geçen 2. Richard’ın tahttan indirilmesinden sonraki dönemde tahtta olan Lancaster Hanedanlığı uzun yıllar İngiltere’nin yönetimini elinde bulundurdu. Lancaster Hanedanlığı’ndan tahtta olan 5. Henry’nin ölümü sonrasında İngiltere Kralı olan oğlu 6.Henry’nin hükümdarlığını ilan etmesiyle birlikte İngiltere, tarihinin en kanlı ve karmaşık iç savaşına sürüklendi.

Lancaster York Tudor
Kaynak: history.com

6. Henry tahta çıktığında 1 yaşındaydı. Akli dengesinin ve yaşının henüz böyle bir görevi yerine getirmek için yeterli olmaması sebebiyle dönemin önde gelen dükleri İngiltere’yi temsilen yönetiyordu. Henry’nin 18 yaşına gelmesiyle birlikte artık krallıkta söz sahibi olma hakkını elde etmişti. Tahtı temsilcilerden alan Henry, uzun yıllar devleti idare etse de İngiltere’nin Fransa ile girdiği 100 yıl savaşlarında ülkesini idare edebilecek durumda değildi. İngiliz tarihçilerin deyimiyle gereğinden fazla iyi niyetliydi ve hükümdarlığı boyunca akli dengesi sürekli gidip geliyordu. Fransa bu durumdan faydalanarak 100 yıl savaşlarını kazandı ve İngiltere Krallığı iç savaşın sesini en yüksek perdeden işitiyordu. 1453’te İngiltere’nin Fransa’ya savaşı kaybetmesiyle birlikte York Hanedanlığı iç savaşı başlatan hamlesini yaptı.

Henry’nin akıl sağlığının yerinde olmaması ve ülkeyi eşi Margaret de Anjou’nun yönetmesini gerekçe gösteren York Dükü Richard, kendini ülkeyi yönetmeye yetkili kişi olarak atadı.  2 yıl boyunca devam eden hükümdarlığı Henry’nin akıl sağlığını kazanmasıyla birlikte sona erdi ve görevden uzaklaştırıldı. Henry, tekrar sahip olduğu tahta otursa da iç savaşı resmi olarak başlatmıştı. 30 yıl süren iç savaş binlerce kişinin ölmesine sebep oldu ve yıllar sonra Güller Savaşı olarak adlandırılan iç savaş, İngiltere tarihinin en kanlı iç çatışması oldu. 30 yıl boyunca İngiltere’nin birçok yerinde bu iki hanedanlık savaştı ve binlerce insan hayatını kaybetti.

29 Mart 1461’de Towton Savaşı ise İngiltere topraklarında yapılmış en kanlı ve en büyük savaş olan adlandırıldı. Yorkshire’e yakın olan bir bölge olan Towton’da yapılan savaşta toplam 50 bine yakın asker hayatını kaybetti.  21 Mayıs 1471’te 6.Henry’nin Londra’da idam edilmesiyle birlikte savaşın ilk dönemi sona erdi. Henry’nin idamından sonra Fransa’ya kaçan Lancaster Hanedanlığı, ailede tahta geçebilecek kişi kalmaması sebebiyle Tudor Hanedanlığı’ndan yardım talep etti ve Henry Tudor’un başa geçmesini istedi. Lancaster yanlıların bu hamlesi savaşın 15 yıl daha devam etmesine aracı olsa da 30 yıl süren savaş York Hanedanlığı’nın 1485’te Stoke’da eldiği ettiği zaferle savaşı sonlandı ve taht el değiştirdi.

Bu iki hanedanlık arasında süren savaş İngiltere tarihinin en önemli olaylarından birisi olurken tarafların bağlı olduğu bölgeler yaklaşık 500 yıl sonra futboldaki rekabetin de başlangıç noktası oldu. 1974 yılına kadar Lancaster Kontluğu içerisinde bulunan Manchester, 1974’de Merseyside ile birlikte yerel meclisin aldığı kararla ayrılarak ayrı birer kontluk oldu.  İngiltere’de futbolun icat edilip ülke geneline yayılmasıyla birlikte her şehir kendi takımını kurdu. 1974’e kadar Lancaster’a bağlı olan Manchester United o dönemde ayrı bir konumda olmasa da kendi futbol takımını Newton Heath L&YR adıyla kurdu. Lancaster ve Yorkshirelı demir işçileri tarafından kurulan takım, adını 1902’de Manchester United olarak aldı.

Tarihteki rakip olduğu şehir Manchester’dan 2 yıl sonra kendi futbol takımını kuran Leeds, 1904 Leeds City adıyla şehrin ilk futbol takımını kurdu. Takımlar kurulduktan sonra formalarını da tarihsel süreçteki konumlarına göre seçti. Manchester United kırmızı, Leeds beyaz. İki şehrin de takımlarını kurmasıyla birlikte asırlara konu olan rekabet farklı bir platforma taşındı. Shakespeare’in 6.Henry’sinde tapınak bahçesinde başlayan kırmızı ve beyaz gülün kavgası artık bir iç savaşın konusu değil İngiliz futbolunun en büyük rekabetlerinden birisine sahne olacaktı.

Sanayi Devrimi

İki takım arasındaki rekabetin sınırlı olduğu alanlar tarihsel sürecin belirli bir alanına sıkışmış değil. 18. Yüzyılda İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi ile birlikte İngiltere’deki neredeyse tüm şehirler devrimin etkilerini olumlu anlamda fazlasıyla hissederken, Leeds ve Manchester da buhar gücünün etkisini kullanan iki şehirdi. Neredeyse hiçbir konuda anlaşamayan bu iki şehir o dönemki üretimlerini de farklı ürünler üzerine kurmuştu. Leeds, yün endüstrisi, Manchester ise pamuk üzerinden büyüyordu. 2. Dünya Savaşı’nda Alman uçakları tarafından bombalanan İngiltere, savaşın sonrasında tarihi binaları restore etmek için farklı çalışmalar yaptı. 1882’de çıkartılan yasa ile bazı tarihi eserler koruma altına alınmıştı ancak tüm ülkeyi kapsayacak düzeyde bir koruma programı değildi.

sanayi devrimi
Kaynak: history.com

1945’te savaşın bitmesinin ardından 2 yıl sonra Clement Attlee’nin başbakanlığını yaptığı İşçi Partisi Hükümeti, Şehir ve Ülke Planlama Yasası’nı çıkartarak ülkedeki tarihi yapıları koruma altına aldı. Bu yasa Leeds ve Manchester şehirlerini de ilgilendiriyordu. Sanayi Devrimi’nin gölgesinde inşa edilen Manchester ve Leeds Belediye binaları da yeni yasada tarihi önem taşıyan binalar kategorisine alınmıştı. Bu iki bina ülke için elbette tarihsel sürecin önemli bir parçasıydı ancak iki şehrin rekabeti için daha da önemliydi. Leeds Belediye Binası 7 Eylül 1858’de açılmıştı. Leeds’in gerisinde kalmak istemeyen Manchester da eşdeğer görkemde bir belediye binası inşa etti. Çekişmenin boyutu farklı bir yöne zaman zaman kaysa da geride iki tane tarihi Viktoryan bina ve çekişmeli bir hikâye kaldı. Leeds ve Manchester şehirleri arasındaki rekabet sadece bir iç savaşın, mimarinin ya da futbolun hikayesi değil, ülke tarihinin de bir parçasıydı.

Futbola Dönüş

Kuruluşları arasında 2 yıl olan iki takımın ilk karşılaması, 1906’da Manchester United’ın ev sahipliğini yaptığı Bank Street’de oynandı. Uzun yıllar tarihsel bir rekabetin içinde olsalar da iki takım arasındaki rekabetin futbola yansıması 2. Dünya Savaşı sonrasına sarkacaktı. Savaş sonrası dönemde Matt Busby ile birlikte İngiliz futbolunun en önemli gücü haline gelen Manchester United, karşısında Don Revie’li Leeds’i bulmuştu. Her iki teknik adamda çalıştırdıkları kulüpleri farklı bir seviyeye taşıdı. Busby, yetenekli kadrosuyla Busby Babes’i, Don Revie’de dönemin ötesindeki taktiksel planıyla Revie Plan’ı yarattı. İki takımın yollarının kesişmesi ise 1964-54 sezonunda oldu. Sezon sonunda ligde ilk sırayı Manchester United, ikinci sırayı da Leeds alsa da her iki takım o sezon bununla hatırlanmayacaktı. O sezonun FA Cup yarı finali iki takım arasındaki ikonik maçlardan birisi oldu.

bilet
Kaynak: ozwhitelufc.net.au

Yorkshire Post’un maçtan sonraki gün çıkan sayısında maça ilişkin şu başlık yer alıyordu: “Bir kemik üzerinde hırlayan iki köpek…”

İki takımın o günden sonraki rekabetini anlatan en iyi ifadeydi. Bu başlık yarı finalin ilk maçından sonra atılmıştı. Buna sebep olan ise maçta çıkan kavgaydı. Manchester United’ın efsanevi oyuncusu Bobby Charlton’ın kardeşi Jack Charlton, Leeds United forması giyiyordu. Maçtaki sertliğin dozunun artmasıyla birlikte Jack Charlton ve Denis Law arasında yaşanan tartışma tüm takımın dahil olduğu bir kavgaya dönüştü. Çıkan kavga sonrasında Denis Law hem oyundan ihraç edildi hem de yaşanan arbedede formasını kaybetti. Sonrasında devam eden maçta gol sesi çıkmadı ve finalisti belirlemek ikinci maça kaldı.

Sertlik düzeyi ilk karşılaşmayla benzerlik gösteren maçta Leeds United 89. dakikada Billy Bremmer’ın attığı golle United’ı eleyerek finalde Liverpool’un rakibi oldu. İngiltere’deki holiganizmin artış gösterdiği dönemde iki tarafın taraftar grupları da birçok kavgaya sebep oldu. Rekabetin düzeyi saha içinden dışına kaymaya başladıkça istenmeyen olaylar kaçınılmazdı. İki takımın karşılaştığı maçların öncesi taraftarlar için de saha dışında birer maç gibiydi. Uzun yıllar devam eden sahadaki mücadele ve kavgalar, Leeds’in 2003/04 sezonunda küme düşmesiyle az da olsa geriledi. Leeds’in ya da United’ın farklı konumlarda olması rekabetin seviyesine etki etse de asırlardır süren beyaz ve kırmızı gülün savaşı her sene farklı bir hikaye sahne olacak.

manchester united vs leeds united
Kaynak: talksport.com

Kapak fotoğrafı: britannica.com

Bir Cevap Yazın