Tarih: 17.08.2020 Yazar: Merve Dundar Yorumlar: 0

Spor aşkı bazen Hatayspor amigosu Songül Taşdelen’in hikayesindeki gibi takımı için eşini bıraktırır bir kadına, bazen de tüm baskılara rağmen olmak istediği yerden vazgeçmemeyi öğretir bir diğer kadına…

İlk kez bir futbol maçı izlemek için babamla Ali Sami Yen Stadyumu’na gittiğimde büyülenmiştim. Binlerce insandan aynı anda yükselen tezahüratlar, televizyondan izlediğim futbolcuların birkaç metre ötemde olması inanılmaz bir duyguydu. Ardından gelen onlarca maç deneyimimde de hep ilk günkü heyecanımı hissettim. Bugün ise tam 10 yıldır takımının hemen hemen her maçını tribünde takip eden bir taraftarım. İlk zamanlar babamla, abimle, kuzenimle gittiğim maçlara tek başıma gitmeye başlamamla değişen bazı şeyler ise bugün bu satırları okumanızın sebebi…

Bir kız çocuğu sahibi olduğunuzda bebeğinize hediye gelen kıyafetlerin muhtemelen çoğu pembe olacak, çocuğunuz erkek ise hediyelerin rengi büyük ihtimalle maviye dönecek. Bu masum ayrım yıllar geçtikçe keskinleşecek ve çocuğunuz bir süre sonra  “kadına bu yakışır”, “kadının orada ne işi var”, “erkeğe şu yakışır” genellemelerini sıkça duymaya başlayacak. Hepimizin bir şekilde hayatında var olan bu durumla benim ilk ciddi karşı karşıya gelişim ise tek başıma futbol maçlarına gitmeye başladığımda oldu çünkü çoğu insana göre futbol bir erkek oyunuydu ve ona ait tüm köşe başları hemcinslerine ait olmalıydı. Bu köşe başlarından biri de tribünlerdi. Küçükken babamın yanında havasını soluma şansını bulduğum Ali Sami Yen Stadyumu’nda tek başıma maç izleme fikri, çok istememe ve fırsat bulmama rağmen, ilk başta beni biraz korkutuyordu. Hem insanların bu konudaki fikirleri, hem çevremde futbol maçlarına yalnız giden kadın taraftar göremeyişim, hem de tribünlerdeki erkek nüfusunun çok fazla olduğu bir ortamda dışlanma ve güvenlik korkumun başlıca sebepleriydi. Tabi korkularımın dışında bir de ikna edilmesi gereken ebeveynler vardı. Özellikle annemin uzunca bir süre bu durumu kabul edemeyişine karşılık babamın en büyük destekçinim olması en büyük şansımdı. 

Metin Oktay eşliğinde ilk heyecan

O zamanlar Mecidiyeköy’ün göbeğindeki Ali Sami Yen’e tek başıma ilk gidişim Gaziantepspor’la oynanan ve Metin Oktay’ın ölüm yıldönümüne denk gelen bir lig maçıydı. Tedirginliğimi kısa sürede attığım “Eski Açık” tribününde, önce Metin Oktay adına açılan pankartlar ve görsellerle duygusallaşmış, ardından takımımın aldığı 3 puan ile keyiflenmiştim. Sorunsuz geçen bu ilk deneyim cesaretimi arttırmıştı. Galatasaray’ın yeni stadı Türk Telekom’a geçiş sürecine kadar maçlara tek başıma gitmeye devam ettim. Bu süreçte, her maç günü yaklaştığında ‘tek başına bir kadının o kadar erkeğin arasında ne işi var’ içerikli yersiz nutuklara maruz kaldım ve kavga çıkarsa ne yapacağımdan, birinin peşime takılma ihtimaline kadar oluşturulan türlü senaryoları dinledim. Ancak söylenen hiçbir şeye kulak asmadan, tüm önyargılara rağmen içimden geleni yapmaya devam ettim.

Tribün erkek işi değildir

Galatasaray, yeni evi Türk Telekom’a geçtiğinde de maçlara gitmeyi sürdürdüm. Yeni statla beraber hayatıma da yenilikler geldi. Tek başıma çıktığım bu yolculukta üniversitedeki arkadaşlarım aracılığıyla, “Tribün erkek işidir” zihniyetinin esir almadığı insanlarla tanışma şansım oldu. Başlarında “Bağırın beyler bağırın” cümlesini sıklıkla duyacağınız bir amigonun olduğu ve tribün gruplarının yoğun olarak bulunduğu kale arkasındaki yerimde artık yeni arkadaşlarımla (8-10 kişilik grupta 3 kadındık) maçları izliyordum. Üniversite gruplarının hatrı sayılır bir kalabalığı oluşturduğu bu alanda herkes kendi üniversitesindeki arkadaşlarıyla beraber maçları izliyordu. Sayıca çok da az olmayan kadınların orada olmasından hoşnut olmadığını açık açık belirten erkeklerin sayısı elbette az değildi. Hatta bu düşüncelerini bize duyurmak için özellikle çaba sarf edenler de oluyordu. Tıpkı çevremdeki olumsuzluk saçan insanlara yaptığım gibi bu insanları da duymazlıktan gelip, çok dikkate almıyordum. Ancak herkesin tahammülünün bir sonu var. Yine bir lig maçı öncesinde stadyuma erken girmiş, her zaman oturduğumuz yerlerden birine oturmuş sohbet ederek maç saatinin gelmesini bekliyorduk. Yukarıda sözünü ettiğim üniversite grupları üzerinde söz sahibi olan (bence olduğunu sanan) bir arkadaş, “Kızlar artık arkada maç izleyecek, hadi herkes arkaya” diye bağırdı. Bu saçma ayrımcılık için mantıklı bir açıklaması olmaması bir yana bir de üzerine bu emir verir tavrı aşırı canımı sıkmıştı. Başka üniversitelerden bazı kadınlar arkalara doğru geçmeye başladı. Ne sıfatla bizi yerimizden kaldırdığını kendisine sorduğumda ise yanımdaki erkek arkadaşlarımıza dönüp, “Susturun şunu, alın gidin” dedi. Bu tavır karşısında ne desem boştu. O gün biraz daha öfkemi kustuktan sonra üniversite grubuyla bağımı koparmaya karar verdim. Elbette böyle insanlar yüzünden maçlara gitmeyi bırakmayacaktım. Sadece o günden sonra başka bir tarafta ve gerekirse yine ilk zamanlarda olduğu gibi tek başıma sevdiğim şeyi yapmaya devam edecektim. Bir sonraki maçtan itibaren tamamen grubun içinden sıyrılıp başka bir alanda takımımı desteklemeyi sürdürdüm. Maçları beraber izlediğim birkaç arkadaşım da yanımdaydı ve o günden bu yana hala tribünde beraber üzülüp, beraber sevindiğimiz yanımda kalan o birkaç kişi hayatımda da çok özel yerlere sahip oldu. Şimdi geriye dönüp baktığımda eğer ilk günden itibaren tüm söylenenleri ciddiye alsaydım bugün ne Ali Sami Yen Stadyumu’nun son günlerine tanıklık etmiş olacak, ne onlarca güzel anıyı biriktirebilecek ne de birbirinden farklı birçok insanı tanıma şansı bulacaktım.

Tribünlerde geçen 31 yıl

Her takımın tribünlerinde böyle hikayeler bulmak mümkün. Onlardan biri de bu yıl tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Süper Lig’e yükselen Hatayspor’un amigosu Songül Taşdelen’in hikayesi. Tam 31 yıldır Hatayspor’u hiçbir maçında yalnız bırakmayan Songül Taşdelen’in amigoluk macerasını kendisinden dinledim.

16 yaşında ilk kez maçına gittiği Hatayspor’un, hayatının vazgeçilmezi olduğunu söyleyen Songül Taşdelen bu sevgiyi, “Hatayspor benim için bir eş, bir anne, bir çocuk kısacası bir aile gibi oldu” diye tanımlıyor. 31 senedir hem iç saha hem de deplasman maçlarında takımın yalnız bırakmayan Taşdelen, bu uğurda evliliğinden dahi vazgeçmiş. “Evlendiğimizde eşim maçlara gitmemin bir sıkıntı yaratmayacağını söyledi. “Ancak daha sonra tavrı değişti” diyen Taşdelen, 3 aylık hamileyken bu sebeple eşinden ayrılmış.

Taraftarların ablası, annesi gibi oldum

Hatayspor tribünlerinde 13 yıldır amigoluk yapan Songül Taşdelen, bu serüveni ise şöyle anlatıyor: “İlk başlarda sıradan bir taraftar olarak maçlara gidiyordum. Daha sonra, şu anda başkanlığını yapmaya devam ettiğim 31 Asi Gençlik adında bir taraftar derneği kurdum. Amigoluk maceram aslında böyle başladı. İlk başlarda insanlardan çok fazla tepki aldım. ‘Kadın amigo mu olur?’ diyen bir sürü kişi oldu ama kendimi kabul ettirmeyi başardım. Bugün oradaki gençlerin bir ablası, annesi gibi oldum.”

Hiçbir kadın tribüne girmekten korkmasın

Songül Taşdelen Hataysporlu futbolcularla…

Deplasman maçlarında da takımının yanında olan Taşdelen, gittiği her yerde oradaki taraftarlarla dostluk bağı kurduğunu söylüyor. “Birbirimizi ağırlamaktan her daim mutluluk duyuyoruz. Şimdi Süper Lig’e yükseldik. Oradan gelecek taraftar dostlarımızla da iletişimimi aynı şekilde devam ettireceğim” diyen Taşdelen, Hatayspor futbolcularıyla da arasında çok iyi bir ilişki olduğunu belirtiyor. İlk zamanlar beğenmediği futbolculara tribünden verdiği tepkilerin onları tanıdıktan sonra değiştiğini söyleyen Taşdelen, “Bazen sinirle ağzımdan kötü sözler çıkıyordu. Ancak daha sonra bakış açımı değiştirdim. Sonuçta onlar bizim başarımız için ter döken genç arkadaşlarımız. Hem bu sebeple hem de tribünlerde herkesin daha rahat maç izlemesi adına küfür edilmesine engel olmak için elimden geleni yapıyorum.” diyor. Tribünlerde daha fazla kadın taraftar olmasını da çok istediğini belirten Songül Taşdelen şu mesajla konuşmasını noktalıyor: “Hiçbir kadın tribüne girmekten korkmasın. Artık herkes eşit.” Aslında bu iki hikaye büyük resmin çok küçük birer parçası. Hayatın birçok alanında ayrımcılığa maruz kalan kadınların, tribünlerde veya spor medyasında da kendilerini kabul ettirebilmeleri erkeklere göre maalesef çok daha zor. Elbette bu tabuyu yıkan birçok kadın, onları destekleyen pek çok da erkek var. Ve inanıyorum ki her geçen gün artan sayımızla birlikte spor aşkımızı daha eşit bir ortamda yaşayabileceğimiz günler ufukta…


Kapak fotoğraf: Mor Menekşeli Kadınlar – Orduspor’un kadın taraftarları

Bir Cevap Yazın