Serbest Atış

1936 Garmisch-Partenkirchen: Nazi Gölgesindeki Olimpiyat

Nazi Almanya’sının imaj düzeltme platformu olarak kullandığı 1936 Garmisch-Partenkirchen Kış Olimpiyatları, aynı zamanda Türkiye’nin de tarihinde katıldığı ilk Kış Oyunları’ydı…

Garmisch-Partenkirchen, Almanya’nın güney bölgesindeki Bavyera eyaletinde yer alan ve Avusturya ile sınır komşusu olan dünyanın en güzel kayak bölgelerinden birisidir. Aynı isimli olan ve 26,000 kişinin yaşadığı ilçenin hemen yanında, yaklaşık 3000 metre yüksekliği ile Almanya’nın en yüksek dağı olan Zugspitze yer alır. İşte bu dağın himayesi altındaki Garmisch-Partenkirchen 1900’lü yılların başından beri hem organizasyon hem de turistik anlamda kış sporlarına ev sahipliği yapıyor.

Garmisch-Partenkirchen ve Zugspitze dağı

Nazilerin vitrini

İlçenin çift isimli olmasının hikayesi ise İkinci Dünya Savaşı öncesine dayanır. Bilindiği üzere o yıllarda Almanya, Nazi rejiminin etkisi altında oldukça zor zamanlar yaşıyordu. Tüm Avrupa’yı etkisi altına alan faşizmin, bu ideolojinin karşısında olan insanları katlettiği ya da toplama kamplarında işkence ettiği yıllardı. Irkçılığın en vahşi yansımalarından olan antisemitizmin Alman kanunlarında Nürnberg Yasaları ile resmileştiği ve adeta insan katletmenin yasallaştığı bir iklim yaşıyordu ülke o yıllarda. 1936 yılına gelindiğinde ise Adolf Hitler, kendini dünyaya başka bir şekilde tanıtmak açısından bir fırsat gördü ve Olimpiyat Oyunları’nı, Nazi rejiminin “cana yakın” bir diktatörlük olduğunu tüm dünyaya “dikte” etmek için kullanmaya karar verdi.

O dönemde Yaz ve Kış Olimpiyatları aynı yıl içinde yapılıyordu. Kış Olimpiyatları bir nevi ana sahneye hazırlık anlamı taşıyordu hem organizasyon yetkilileri, hem de oyunları düzenleyen ülkeler için. 1933 yılında Almanya’da iktidarı oldukça güçlü bir şekilde ele geçiren Naziler, bir yandan katliamlarına devam ederken öte yandan rejimleri etrafında pozitif bir imaj yaratmak için 1936’daki Olimpiyat Oyunları’nı kullanmak istediler. Aslında onlar henüz iktidarda bu kadar güç sahibi değilken bile, bu strateji daima akıllarının bir köşesindeydi ve 1931 yılında Barcelona’da yapılan IOC oturumunda bu taleplerini iletmişlerdi. Olumlu sonuçlanan değerlendirme süreci sonunda 1936 Kış Olimpiyatları’nın Garmisch-Partenkirchen’de ve aynı yıl içinde gerçekleşecek Yaz Oyunları’nın ise Berlin’de düzenlenmesine karar verildi. İşte Bavyera’nın Garmisch ve Partenkirchen ismindeki bu iki küçük köyün kaderlerinin Adolf Hitler’in ellerine teslim edilmesi de bu sayede oldu. Alman diktatörün kış oyunları için seçimi olan bölgedeki bu iki köyün belediye başkanları, oyunların sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi açısından birleşmeleri için zorlandı ve Garmisch-Partenkirchen kasabası kurulmuş oldu.

Nazilerin niyeti politik çerçevede bu olsa da, maskenin altındaki asıl yüzlerini saklamak çok kolay değildi onlar için. Zira 1933 yılından itibaren, antisemitik hareket eşliğinde Yahudiler için hayatı her alanda zorlaştırmaya başlamışlardı. Ülkenin dört bir yanına “Yahudiler burada istenmiyor” pankartları asılarak başlayan bu hareket, ilerleyen yıllarda “Yahudiler ile kendi dillerinde iş yapmak yasaktır” gibi onları sosyal ve ticari hayattan tamamen izole etmeye yönelik dışlamalara kadar varmıştı.

25 Ekim 1935’te İngiliz bir gazeteci tarafından Garmisch-Partenkirchen’de çekilen bir fotoğraf: “Yahudilerin girmesi yasaktır” (Kaynak: AP Photo)

Bu ırkçı yaklaşımlar o kadar büyük boyutlara ulaşmıştı ki, Hitler’in partisi olan NSDAP içindeki bazı yetkililer bile bu ayrımcı davranışların Olimpiyat Oyunları ile birlikte yaratmaya çalıştıkları pozitif imaja zarar vereceğini yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Organizasyon Komitesi Başkanı ve aynı zamanda parti üyesi Karl Ritter von Halt, propagandanın bu şekilde devam etmesi halinde oyunlar esnasında Garmisch-Partenkirchen’de bulunan rejim yanlılarının, Yahudi olduğundan şüphelendikleri herkese şiddet uygulayacaklarını söyledi. Partililerin gözü korkmuştu çünkü Kış Oyunları esnasında yaşanılacak en küçük bir olay bile, yazın Berlin’de düzenlenecek ve Nazilerin imaj düzeltme projesinin ana planı olan Yaz Oyunları’nın bir çok ülke tarafından boykot edilmesine yol açabilirdi. Onların bu kaygılarını doğrularcasına, Garmisch-Partenkirchen’i oyunlardan kısa bir süre önce ziyaret eden bir İngiliz gazetecinin çektiği fotoğraflarda halen etrafta asılı olan Yahudi karşıtı pankartlar dikkat çekiyordu. Bu haberin ve fotoğrafların dünyaya yayılmasıyla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk boykot hareketleri başlamıştı bile. Bu gelişme üzerine konu, partinin üst düzey yetkililerine taşındı ve olimpiyatların sağlıklı bir şekilde yapılması adına kasabadaki tüm ayrımcı pankart ve işaretler kaldırıldı. Elbette bu karar sadece oyunlar boyunca geçerli olacaktı…

Türkiye’nin ilk Kış Olimpiyatları

Ev sahibi ülkede politikanın etkisinde oyunların açılış günü yaklaşırken, Türkiye ise yeni kurulan bir devlet olarak modernleşme sürecinin başlarında olmasına rağmen sporu da bu sürecin parçası olarak görüyordu. Ülke savaştan yeni çıkmış, bir yandan ekonomik yetersizlikler ile öte yandan da Cumhuriyet’in ilk yıllarında halkın rejimi benimseme sancıları ile boğuşurken Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonu son derece netti. Spor alanında yapılan tüm çalışmalar, Türkiye’nin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolculuğundaki en önemli unsurlardan biriydi ve Türk sporcusu uluslararası organizasyonlarda yer alarak hem bilgi ve görgüsünü arttırmalı hem de uzun vadede buralarda rekabet edecek seviyelere gelerek Türkiye Cumhuriyeti’ni modern bir devlet olarak tüm dünyaya tanıtmalıydı.

Bu amaçla 1922 yılında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) kuruldu ve akabinde Türkiye Cumhuriyeti 1924 Paris Yaz Olimpiyatları’nda yer alarak ilk resmi olimpiyat katılımını gerçekleştirdi. Bundan sonraki dönemde ise İkinci Dünya Savaşı sebebiyle iptal edilen 1940 Olimpiyatları’na kadar Türkiye ekonomik zorlukların etkisinde olmasına rağmen azami şekilde olimpiyatlara katılım göstermeye çalıştı. Yaz Oyunları açısından sadece 1932 Los Angeles Olimpiyatları’na uzak mesafenin yarattığı yüksek maliyet yüzünden katılamadık. Kış Oyunları’nda ise ilk adresimiz Garmisch-Partenkirchen oldu…

Türkiye’nin Garmisch-Partenkirchen’e katılım süreci biraz sancılı geçti. Devletin bütçesinden oyunlar için harcama yapmak istemeyen TMOK, çeşitli alternatif finansman yolları düşünse de oyunlardan bir kaç ay önce yerel olimpiyat komitesine mektup yazarak Türkiye’nin oyunlara katılamayacağının bilgisini verdi. Ancak organizasyonun genel sekreteri Baron Peter Von Le Fort, dönemin CHP Genel Sekreteri Recep Paker’e bir mektup yazdı ve Türkiye’yi özel olarak oyunlara davet etti. Bu davet üzerine hükümet yetkilileri Kasım ayında oyunlara katılım için resmi başvurusunu yaptı. [1]

O dönem Türkiye’de spor elbette birinci önceliklerden birisi değildi ve spor yapma olanakları kısıtlıydı . Haliyle kayak başta olmak üzere kış sporları halkın oldukça yabancı olduğu branşlardı. Katılım kararının ardından, TMOK o yıllarda Ankara Ziraat Enstitüsü’nde öğretmenlik yapan Avusturyalı Herbert Riedel’e Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil edecek kadroyu kurma ve oyunlara hazırlama görevini verdi.

Ankara Ziraat Enstitüsü, spora verdiği önem ve atletizm, eskrim, güreş, hokey ve kış sporları gibi branşlarda öğrencilere sağladığı eğitim imkanlarıyla diğer okullardan farklı bir yerde duruyordu. Bunu sağlayan en önemli etkenlerden birisi de enstitüdeki öğretim üyelerinin neredeyse hepsinin Alman olmasıydı. Herbert Riedel de okuldaki spor derslerinden ve etkinliklerin yürütülmesinden sorumluydu. Oldukça disiplinli ve ileri görüşlü bir eğitimci olan Riedel, üniversitede görev aldığı 6 yıl boyunca Türkiye’deki birçok sivil ve askeri spor oluşumlarının da temelini attı. Riedel bu disiplini enstitüdeki programa da yansıtmıştı. Öyle ki burada eğitim alan tüm öğrenciler 4 yıl boyunca, haftada en az iki saat spor derslerine ve uygulamalarına katılmak zorundaydılar. Bu derslerden geçer not alamayanlara ise diploma verilmiyordu. [2]

Gelgelelim Türkiye’nin ilk Kış Olimpiyatları’na hazırlanma ve seçme sürecinin bir Almana verilmesi Türk basınında büyük rahatsızlık yaratmıştı. Hatta Riedel’in kafilede yer alacak sporcuları seçerken, o yıllarda Uludağ’da kış sporlarının oldukça popüler olması sebebiyle kendini bu alanda öncü gören Bursa Spor Kulübü’nden sadece tek sporcuyu dahil etmesi, Bursa yerel medyasını oldukça öfkelendirmişti. Arşivlerde yer alan tek Bursa gazetesi Hakkın Sesi’nde 25 Kasım 1935’de Musa Ataş’ın yazdığı makale bu tepkiyi oldukça açık bir şekilde gösteriyordu.

Hakkın Sesi 25 Kasım 1935: Musa Ataş yazısı

Bu satırların yazarı Musa Ataş, Türkiye’nin ilk basın kartı sahibi gazetecilerinden olup aynı zamanda İstiklal Madalyası sahibidir. Kurtuluş Savaşı’nda bir çok cephede görev almış, Konya ayaklanmasının bastırılma harekâtına da katılmıştır. Savaş sonrası gazeteciliğe başlayan Ataş, hem Bursa’da bazı yerel gazetelerde köşe yazısı yazmış hem de Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinin Bursa temsilciliğini yapmıştır. Özellikle sporun Bursa’daki gelişiminde ve kış sporlarının tanıtılmasında oldukça aktif rol almıştır. Arşiv taramalarında Ataş’ın Kış Olimpiyatları ile ilgili bir çok yazısına rastlamak mümkün. Hatta kafilenin Uludağ’daki hazırlık kampında Ataş da orada bulunmuş ve kafileye bir çok konuda destek olmuştur.

Musa Ataş (Kaynak: bursadakultur.org)

Basının belli bir kesiminin rahatsız olmasına rağmen, Riedel seçimlerini yapmış ve kafileye kendi kurumu olan Ziraat Enstitüsü’nden 6 ve Ankara, İstanbul ve Bursa kulüplerinden 1’er sporcu almıştır. Yaş grubu olarak hepsi genç olan sporcuların isimleri ve yarıştıkları dallar şu şekildedir: [3]

Kafileye Bursa’dan katılan tek sporcu olan Saim Altıok, aynı zamanda Türkiye’nin ilk kayak kulübü olan Bursa Dağcılık ve Kış Sporları Kulübü’nü kuran kişi olarak da bilinir. Altıok, olimpiyatlarda yarışmamış ve bilgi birikimini arttırması amacıyla gözlemci olarak Almanya’ya gönderilmiştir.

Garmisch-Partenkirchen açışıl törenlerinde Türk sporcular (Kaynak: Yalıspor)

Almanya’ya giden kafilede antrenör olarak Herbert Riedel, idareci olarak İlyas Sınal ve yukarıdaki 9 sporcu yer alır. Riedel’in ve İlyas Sınal’ın masrafları Ziraat Bakanlığı tarafından, sporcularınkiler ise TMOK tarafından karşılanır.

Oyunların açılış töreninde Türk Bayrağını Sadri Erkılıç taşır. Çeşitli kaynaklarda Türk kafilesinin, açılışta yapılan geçit töreninde ve sonrasındaki sosyal ortamlarda kıyafetlerinden konuşmalarına kadar oldukça vakur bir duruş sergilediği söylenir. [1]

Olimpiyatlar ile ilgili başka ilginç bir bilgi ise, Türk basınından Almanya’ya giden bazı gazetecilerin organizasyonun ne kadar iyi yapıldığı ile ilgili görüşleri ve gözlemleridir. Özellikle seyirci sayısının çokluğu, spor müsabakalarının yapıldığı pistlerin, sahaların ve stadyumların modernliği gazetecilerin gözlemleri arasında yer alır. Bunun dışında yine basın mensuplarına tahsis edilen özel dolaplar ve yazı makinelerinden de o dönem Türk gazetelerinde çıkan yazılarda övgüyle bahsedilir. [1]

Türk Olimpiyat takımı ile ilgili en güzel fotoğraflardan birisi ise olimpiyat köyünde sporcuların, antrenör Herbert Riedel ile satranç oynamaları esnasında çekilen şu fotoğraftır.

Riedel ve Türk sporcular (Kaynak: Getty Images)

Sportif tarafa gelirsek, beklendiği gibi Türkiye oyunlarda herhangi bir madalya kazanamaz. Zaten öncesinde de medyada çıkan yazılarda, olimpiyatlara sadece gözlemci olarak katılmamız gerektiği ve genç, tecrübesiz sporcuların orada başarısız olacağına dair çok fazla yorum bulunmaktadır. Yarışlar sonucunda alınan başarısız neticeler, bazı yayın organlarında anlayışla karşılanırken bazılarında yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Hakkın Sesi gazetesinin 12 ve 14 Şubat 1936 sayılı nüshalarında, kayak yarışlarındaki sonuçlara rastlamak mümkündür.

Türkiye’nin tarihinde ilk kez katıldığı Garmisch-Partenkirchen Kış Olimpiyatları spor tarihimiz açısından oldukça özel bir yerde dururken, oyunların Nazilerin ideolojik malzemesine dönüşmesi ise sporun ve olimpiyat ruhunun politikanın gölgesi altında kalmasına sebep olmuştur.


Oyunlarla ilgili bazı önemli bilgiler:

1936 Kış Olimpiyatları hakkına çekilen amatör film:

Kapak fotoğraf: spiegel.de

Referans kaynaklar:

[1] “1936 Garmisch Kış Olipiyat Oyunları’na Türkiye Cumhuriyeti’nin Katılımı”, Özbay Güven, Bengü Güven, 2006

[2] “Bahriye Musluoğlu Biyografi”, http://mezunlar.ankara.edu.tr/

[3] “Kış Olimpiyatları Tarihimize Kısa Bir Bakış”, TMOK