Tarih: 26.02.2021 Yazar: Barış Korkmaz Yorumlar: 0

Yeni röportaj serimiz “Şehrin Takımı” için ilk konuğumuz Hatayspor! Hatayspor taraftarları Emre Ergüven, Mehmet Ali Karagöz, Murat Yılmaz ve Hakan Ekmen sorularımızı yanıtladı.

  • Bu serideki ilk röportajımız sizinle. Emre öncelikle sana Twitter’da hayata geçirdiğin “Futbol Üçten Büyüktür” oluşumunu sormak istiyorum. Bu oluşum nasıl ortaya çıktı ve hedefleri nelerdir? Kısaca anlatır mısınız?

Emre Ergüven: Öncelikle merhaba sevgili Barış. Anadolu taraftarları takımlarıyla ilgili yorum ararlarken çok zorlanıyordu ve bir yerden sonra kendilerini 40 dakikasının 39’unda üç İstanbul takımının konuşulduğu videolarda buluyordu. Taraftarlar takımlarıyla ilgili sek yorumlar bulabilsin diyerek böyle bir oluşumu kurma kararı aldık. Bunu her takım için yapma ihtiyacı hissettik çünkü birliğin doğuracağı kuvvete inanıyoruz.

  • Hataysporlu olma hikayenizi paylaşır mısınız?

Emre Ergüven: Normalde üç İstanbul takımından birini tutar ve Hatayspor’u da internetten takip ederdim. Bunun esas sebebi Hatayspor’un maçlarını izleyecek bir mecra bulamamamdı ve hala bugün de bir insanın izleyemediği takımı tutamayacağına inanıyorum. Umuyorum ki bir gün her şehrin takımını ulusal kanallarda izleme imkanı buluruz.

Mehmet Ali Karagöz: 1997/98 sezonu Türkiye Kupası elemelerinde Hatayspor ilk defa 5. tura çıkmıştı ve rakibi Altay’dı. Altay o zamanki adıyla 1. Lig, şimdiki adıyla Süper Lig’deydi. Orta 1. sınıftaydım. Okuldan kaçarak stada gitmiştik. Hayatımda ilk defa statta maç izlemiştim ve ambiyanstan çok etkilenmiştim. Hikayem burada başladı ancak 2004 yılında üniversite için Ankara’ya geldiğimde aramıza mesafeler girdi. Okul bittikten sonra da iş-güç Ankara’da kısmet oldu ve buraya temelli yerleştim. E tabii tribünden uzak kaldık. Memlekete gittiğimde maçlara gitmeye çalıştım genellikle. Ankara’dayken, üniversite yıllarında, eğer Hatayspor’un bulunduğu ligde Ankara takımı varsa stattan maçları izleyebiliyorduk. Onun dışında takımı pek göremiyorduk. 2018/2019 sezonunda Hatayspor 1. Lig’e çıktığından beri Hatayspor’un bütün maçlarını canlı izledim. Ankara ve Ankara yakınındaki deplasman maçlarını da tribünden izledim.

Murat Yılmaz: Hayatımın ilk 18 yılı Hatay/Antakya’da geçti. Futbolla da çok ilgiliydim, üniversite yıllarıma kadar da amatör liglerde oynamıştım. Antakya’da futbola ilgin varsa maçlarına gidebileceğin tek takım Hatayspor’du. Altyapısında oynadığım için sürekli maçlarına gitmeye, o zamanki profesyonel futbolcuları da gözlemlemeye çalışırdım.

Hakan Ekmen: Bir gün ailecek lunaparka giderken babamın “haydi Hatayspor maçına gidelim” demesi ve yapılan oylama ile stadyuma gidilmesi ile başladı bu tutku. Stadyumdaki ortam beni fazlasıyla etkilemişti. O gün bugündür kaçırdığım maç sayısı çok azdır.

  • Hatay nasıl bir futbol şehri? Normal şartlar altında Hatay’da bir maç günü nasıl yaşanır?

Emre Ergüven: Anadolu’nun çoğu şehri gibi Hatay’da da maalesef üç İstanbul takımı taraftarının yoğunlu yüksek. Son üç yıla kadar maç günlerinin heyecanı düşüktü fakat İlhan Palut’un yarattığı enerjiyle beraber taraftarın tutkusu artmaya başladı. Pandemi sonrasında Hatay tarihinde görmediğimiz tribünleri görebiliriz.

Mehmet Ali Karagöz: Benim çocukluğumda Hatayspor o zamanki adıyla 2. Lig’deydi. Yani şimdinin Spor Toto 1. Lig’ine denk gelen ligde. Hatayspor 1967’de kurulmasına rağmen en üst seviye lige hiç çıkamamıştı. Taraftar kitlesi de çok geniş değildi. Zaten şu sıralar son günlerini yaşayan Antakya Atatürk Stadı 5300 kişilik küçük bir stat. Hatayspor’u o zamanlar genellikle esnaflar ve lise öğrencileri destekler, maçlarına giderdi. Maçtan önce gençler stadın yanında Vali Göbeği’nde ve Antakya Köprübaşı’nda buluşur, meşale ve bayraklarla stada yürür, takım otobüsünü karşılardı. 2010’larda şehir takımı tutmanın önemi özellikle gençler tarafından fark edildi ve taraftar kitlesi arttı.

Murat Yılmaz: Hatay, kendi yağında kavrulan çok farklı bir şehir. Sosyal ve ekonomik imkanları çok kısıtlı olduğu için Hatayspor, Hatay halkının her şeyi. Hatayspor’un geçmiş yıllardaki başarısızlığı kentte bir çok kişinin üç büyükleri tutmasına sebep oldu ancak gözlemlediğim kadarıyla yeni nesilde bu durum değişiyor. Yurt dışında yaşadığım için şu anki durumu bilemiyorum ama bizim zamanlarımızda maçlar genelde Pazar 13:30’da olurdu. Aileyle güzel bir kahvaltı yapardık, sonrasında arkadaşlarla buluşup stadyuma gider, oradaki seyyar satıcılardan limon dondurması alır, maça girmeye çalışırdık. Kazanırsak maç sonunda futbolcuları bekler, takım otobüsüyle onları tezahüratlarla uğurlardık.

Hakan Ekmen: Hatay 53 sene Süper Lig görmemiş, yıllarca alt liglerde mücadele ettiği için popülaritesi az olan ve bunun sonucunda tribün kültürü yok denecek bir şehirdir. Bu konuda kendimizi eleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tribünlerde bunun için çabalayan hayatını Hatayspor’a adamış arkadaşlarımız olan bir kemik kitle tabii ki var, onların da hakkını yemeyelim. Son üç-dört senede Hatayspor’a olan ilgi ciddi şekilde arttı. Zamanla tribün kültürünü oturtacağımızı düşünüyorum.

  • Hatayspor uzunca bir süre 1. Lig’de dahi yer bulamamıştı. Kulüp neleri doğru yaptı ve Süper Lig’de yer alan ve iyi futbol oynayan bir ekibe dönüştü? Öncesinde yanlış olanlar neydi?

Emre Ergüven: İnsanlara şunu şunu yanlış yaptınız diye ahkam kesmek bana hadsizlik olarak geliyor, doğru yapılanları ise devamlılık kelimesiyle özetleyebiliriz. Takıma bir kimlik kazandırıldı ve o kimlikten lig yükseldiğinde bile taviz verilmedi.

Mehmet Ali Karagöz: Hayatın her aşamasında iyi yönetim olmazsa başarı imkansızdır. Maalesef Hatayspor da çoğu Anadolu kulübü gibi yönetim zaafiyetlerinden ve vasıfsız yöneticilerden çok muzdaripti. Hatayspor’un da birçok kez kasası boşaltıldı ve takım çok zor günler yaşadı. Ta ki 2013 yılında Hatay henüz büyükşehir değilken merkez ilçe Antakya’nın Belediye Başkanı Lütfü Savaş takıma destek olmaya başlayana kadar. Daha sonra Hatay büyükşehir oldu 2014 yılında ve Lütfü Başkan büyükşehir belediye başkanı seçildi. Zaten 2016 yılında yönetim tamamen Lütfü Savaş ve ekibinin kontrolüne geçti.

Değerli başkan tıp doktoru aynı zamanda. Yani hem mesleğinde hem belediyecilikte hem de futbolda bilimselliğe önem veren birisi. Öncelikle İlhan Palut, Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde beden eğitimi öğretmeniyken takımın hocası yapıldı. İlhan Hoca üniversite mezunu ve futbolun mektepli neferlerinden biri. Sonrasında takımın borçları kapatıldı, özellikle futbolcu maaşları düzenli ödenmeye başladı. Futbolcular açısından maaş konusunun önemi ortada. Geçtiğimiz günlerde Denizlispor ve Malatyaspor’da futbolcular maaşlarını alamadıkları için antremanlara çıkmayı reddetmişti hatırlarsanız. Geçen sene başında Beşiktaş da maaş ödemekte zorlanıyordu ve ilk yarı Beşiktaş futbol namına ortaya bir şey koymamıştı.

Hatayspor özellikle 1. Lig’e çıktığı ilk sezon 2018/19 sezonunda İlhan Hoca ile muazzam futbol oynuyordu. Zaten meyvesini hemen verdi bu oyun ve sezonu üçüncü sırada kapattı takım. 2019/2020 sezonunda da yedinci haftada İlhan Hoca ile yollar ayrıldı takım ligde ikinci sıradaykken. Sebebini hala kimse bilmez neden böyle oldu. İlhan Hoca’dan sonra Bayram Toysal getirildi takımın başına. İkisinin ortak özelliği Hataylı olmaları. Bayram Hoca takımın başında 18 hafta kaldı ve takımı lider konuma getirdi. Ancak taraftar hiç memnun değildi çünkü takım futbol namına bir şey koymuyordu ortaya. Maçlar seyir zevkinden uzaktı. Galibiyetler de genellikle 1-0 şeklindeydi. Velhasıl, Bayram Hoca da takımdan gönderildi ve Mehmet Altıparmak geldi. Oyun anlayışı bana uyan bir hoca değildi. Ancak bir şekilde takımı lider olarak Süper Lig’e çıkardı. Sonrasında Yönetim Mehmet Altıparmak ile olmayacağını anladı ki anlamamak mümkün değildi. Önce Sportif Direktör Fatih Kavlak ve ardından Ömer Erdoğan takıma geldi.

Murat Yılmaz: Öncelikle mevcut Onursal Başkan Lütfü Savaş’ın emeği çok büyük. Lütfü Savaş ekonomik ve yönetimsel olarak devrim yaşattı diyebilirim. Çok büyük paralar harcamadan çok istikrarlı bir anlayışla idarecilik yaptı. Alt liglerde kulübün düzgün maaş ödemesi ve kadroda istikrarın sağlanması en önemli olgu diye düşünüyorum.

Hakan Ekmen: Önce nelerin yanlış yapıldığından bahsedelim. Hatayspor aslında yıllarca alt liglerde 2015-16 sezonu hariç her sene şampiyonluğa oynamış bir takım. Son maçlara kadar getirilip son anda verilen şampiyonluklar, kaybedilen iki play-off finali, play-off yarı finalleri, Hatayspor maç satıyor diye bir şehir efsanesi doğurmuştu. Aslında başarısızlığın sebebi bana göre yönetim ve kadro istikrarsızlığıyla birlikte mali problemlerdir. Şehir bir türlü kenetlenemiyordu. Ta ki 2015-16 sezonuna kadar. Hatayspor’un dönüm noktası bu sezon olmuştur.

2015-16 sezonunda Hatayspor büyük mali problemlerle boğuşuyordu. Kaptan Mesut bir röportajında “O sene tesiste yemek bile çıkmıyordu” demişti. Kümede kalma savaşı veren takıma bir el uzandı: Lütfü Savaş. Ligin bitimine yanılmıyorsam 13 hafta kala onursal başkan olarak dümenin başına geçti. Bayram Toysal ve Gökhan Zan’la birlikte takımı ligde tuttu. Hatayspor’un Süper Lig yürüyüşü o gün başlamıştı. Lütfü Savaş’ın en zor işi şehri Hatayspor etrafında birleştirmesi olacaktı, keza büyük oranda bunu sağladı. Kadro, yönetim, mali istikrar ve şehrin kenetlenmesi beş sene gibi kısa bir sürede önce 1. Lig ardından Süper Lig kapılarını bize açtı.

  • Hatayspor’un şu anki performası ve gelecek vizyonuna dair umut ettikleriniz veya öngördükleriniz nelerdir?

Emre Ergüven: Şimdiden bile bazı iş adamlarının takımın başına akbaba gibi çökmeye çalıştığını görüyoruz. Yönetim kadrosu profesyonelliğini koruduğu sürece ligde devamlı olarak ilk sekizde yer alan bir takım olabileceğimizi düşünüyorum.

Mehmet Ali Karagöz: Takımım diye söylemiyorum ama gerçekten harika bir oyun var sahada. Bu konuda taraflı tarafsız herkes hemfikir. Futbol doğru ve yapıcı şekilde oynandığında ortaya güzel şeyler çıkıyor. Tabii ki kazanmak ve üç puan çok önemli ama seyir zevki olmadıktan sonra kazanılan puanlar seyirciye, taraftara pek tat vermiyor. Mesela Fenerbahçe maçındaki Hatayspor’un oynadığı futbol… Fenerbahçe’yi allak bullak etti takımım. Mesut Özil oyuna girdikten sonra 10 dakika boyunca ayağına top değmedi. Bu oyun olduktan sonra varsın kazanmasınlar.

Özellikle devre arası yaşı 30 ve üzeri olan eski oyuncuların hemen hemen hepsi takımdan ayrıldı, yerlerine 1. Lig’den üç tane genç oyuncu alındı. Takım genç, dinamik ve atletik bir yapıda. Geçiş oyununu mükemmel oynuyorlar. Ben önümüzdeki sezonlarda da bu şekilde yapıcı ve pozitif futbol oynanacağı kanaatindeyim.

Başkanımız da geçenlerde açıklama yapmıştı. Boupendza’nın bonservisinden gelen para ile yeni tesis inşa edeceğiz ve Ajax tarzı altyapı yatırımları yapacağız. Takımın bu vizyonla devam edeceğini ve ilerde sadece ülkemizde değil, tüm dünyada adından söz ettireceğini düşünüyorum.

Murat Yılmaz: Bu yılki performansı herkesi şaşırtmış olabilir ancak kulübü senelerdir takip ediyorum, benim için sürpriz olmadı. Üst lige çıkan klasik Anadolu takımları gibi tüm kadroyu değiştirip milyonlarca dolar para harcamadı. Potansiyelli ve başarıya aç oyuncu/teknik kadroyla mevcut iskeleti korudu. Bu şekilde devam edilirse Trabzon’un, Bursa’nın yaptığını Hatayspor neden yapmasın kısa süre içerisinde?

Hakan Ekmen: Şu anki performansımız Süper Lig’deki ilk sezonumuzda hayal ettiklerimizin üzerinde. Her şeyden öte, oynadığımız futbol çok keyif veriyor. Hatayspor tesisleşmeye gidiyor. Temeli yeni atılan mükemmel bir tesis yapımına başlandı. Yeni stadyumumuz zaten hazır. Ligin lokomotifi olup uzun yıllar Süper Lig’de oynamak ve altyapısı ile adından söz ettirecek bir takım olmak ilerisi için en büyük umudumdur.

  • İlhan Palut sizler için değerli bir isim. Hatayspor 1. Lig’deyken de futboluyla övgüler alan bir takımdı. Şu anda Ömer Erdoğan ile olumlu bir seyir var gibi görünüyor. Bu iki teknik adamla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyim?

Emre Ergüven: Farklı tiplerdeki iki teknik direktör profilinin en başarılı örneklerine denk geldiğimizi düşünüyorum.

İlhan Hoca elindeki çok kısıtlı malzemeyle harikalar yaratabilen-Hamza Gür’den sağ bekte aldığı performans-bir hoca ama profili yüksek kadrolarda sıkıntı yaşayabiliyor.

Ömer Hoca ise oyununu belirleyip ona göre transferlerini yapan ve başarıyı yakalayan bir hoca. Yüksek profilli oyuncuları da-Diouf, Ribeiro-iyi yönetiyor fakat krize girmiş bir takımda neler yapacağını bilmiyoruz. Belki o ortamda da başarı kazanabilir.

Mehmet Ali Karagöz: Öncelikle ben eski kafalı hocalara karşıyım. İsim vermek istemiyorum ama kimleri kastettiğimi az çok anlamışsınızdır.

Diğer tarafta ise Ömer Erdoğan, İlhan Palut, Okan Buruk, Çağdaş Atan, Yalçın Koşukavak… Takımına seyir zevki yüksek, akıcı oyun oynatan bu ismini saydığım hocalar canımız ciğerimiz.

İlhan Hoca en başta memleketimizin insanı. Bizim gözümüzde çok ayrı yeri var. Eğitimli, alçakgönüllü bir hoca. Seyir zevki yüksek oyun ortaya koymaya çalışan birisi. Yukarıda da değindiğim gibi Hatayspor’dan ayrılışının ardında neler vardı bilmiyoruz. Sonrasında Göztepe ile anlaşınca çok mutlu oldum. Ancak Göztepe ile kimyası pek tutmadı. Yine ortada pozitif bir futbol vardı ancak bu pozitif futbol sonuçlara yansımayınca yollar ayrıldı Göztepe ile. Şimdi de Konya’da çok güzel başladı. İnşallah şans yanında olur da oyun mantığını sahaya ve tabelaya yansıtabilir.

Ömer Erdoğan’ın maç öncesi ve maç sonrası tüm konuşmalarını dikkatle dinlerim. Adam resmen her rakibi ayrı analiz edip oyun planı oluşturuyor. Ve maç sonu açıklamalarında bunlara değiniyor. Resmen bilimsel yaklaşıyor olaya. İnanılmaz haz alıyorum onu dinlerken. Mesela Pazar günü Erzurumspor maçında Aabid’in attığı pas sonrası defans arkasına sarkan sol bek Katranis muhteşem bir aşırtma kafa golü attı. Ömer Hoca maç sonu röportajinda biz bunu çalışmıştık ve bu pozisyon gol olunca çok mutlu oldum dedi. İşte futbolda olması gereken ruh, arzu ve istek bu olmalı. Rakibe her zaman saygı duyuyor. Hakemlerle, futbolcularla, medyayla dalaşmıyor. İşini en güzel şekilde yapmaya çalışıyor. Umarım bu tarz hocalarımız artar futbolumuzda.

Murat Yılmaz: Her iki antrenör de başarıya aç ve teknik bilgi olarak üst seviyede. İlhan Palut’un ayrılış şekli benim için en büyük hayal kırıklığıydı açıkçası. Hatayspor’un bir sistem takımına evrilmesinde en büyük pay İlhan Hoca’nındı. İlhan Palut döneminde kadro istikrarı da hiç bozulmadı. 2. Lig’den 1. Lig’e çıkıldığında bile kadronun yüzde 80’i aynıydı, bu da sistemin güzel işlemesini sağlıyordu. Rakibe fazla pozisyon vermeyen, merkezi orta sahayı çok güçlü tutan bir sistemle oynuyordu.

Ömer Erdoğan’ın sistemi biraz daha farklı, hızlı kontra atağa çıkmak ve ileride yapılan hücum pres Hatayspor’un en etkili silahı ve buna uygun bir futbolcu grubuyla oynuyor Ömer Hoca da.

Hakan Ekmen: İlhan Palut Hatay’ın evladı olarak benim gözümde bir Hatayspor efsanesidir. Hatay’da oturttuğu sistem bizi buralara getirdi. Gönül isterdi ki Süper Lig’e de onunla çıksaydık. Zaten yönetimin hoca ile yollarını ayırmasının ardından taraftar tesisi basmıştı. Zor bir süreçti ama ayrılıklar da sevdaya dahil diyelim. Bir gün mutlaka yine yollarımız kesişecektir.

Sezon başında yönetimin Ömer Erdoğan’ı başa getirmesi hocalık kariyeri ve tecrübesi az olduğu için birçok kişi tarafından eleştirilmişti. Ama ben bu hamleyi  destekledim. Ligde şehir şehir gezen hocalar yerine yenilikçi, genç ve idealleri olan bir hoca ile cesur bir hamle yaptı Hatayspor. İyi ki de yaptı. Ömer Erdoğan şu ana kadar harika bir iş çıkarttı. Onunla uzun vadeli bir sözleşme yapılması en büyük temennim.

  • Futbolumuzla ilgili daha genel sorulara geçmeden önce ligimizi kasıp kavuran Boupendza’yı sormak istiyorum size. Bekliyor muydunuz böyle bir performans? Ara transferin son günlerinde de gündeme oturan isimlerden biriydi.

Emre Ergüven: Biraz kısa olacak ama asla beklemiyordum tabii ki.

Mehmet Ali Karagöz: Boupendza sezonun ilk transferi. Transfer açıklandığında ben dahil herkes kim bu adam, nereden bulmuşlar dedik. Ama işte adam hepimizi ters köşe yaptı.

Size çok ilginç bir anekdot vereyim. Ömer Erdoğan takımın başına gelmeden önce ön anlaşma yapılan bayağı bir futbolcu varmış. Ancak Ömer Hoca bu futbolculardan sadece Boupendza’ya onay vermiş. Diğer futbolcuların hiçbirini istememiş ve alınmamışlar takıma.

Ben Boupendza’nın oyununu bu kadar ön plana çıkaranın sadece bireysel yetenekleri olduğunu düşünmüyorum. Sebeplerine gelirsek, takımda çok iyi ortam ve arkadaşlık var. Yabancı futbolcuların çoğu Fransızca konuşuyor. Ömer Hoca, Boupendza’nın geniş alanda oynamasına müsaade ediyor. Ve son olarak Mame Diouf faktörü var. İnanılmaz top indiriyor, arkası dönükken top dağıtıyor ve en önemlisi Boupendza’ya alan açıyor. Bunların hepsi bir araya gelince ortaya böyle bir tablo çıktı. Açıkçası ben sezon sonu 20 milyon Euro bonservis bedeliyle Avrupa’ya gideceğini düşünüyorum.

Murat Yılmaz: İlk transfer edildiği günü hatırlıyorum. Sosyal medyada kulüp futbolcuyu anons ettiğinde altında yazılan yorumlar genellikle menajer oyunu olduğu, 100 bin Euro etmeyecek adama dünyanın parasının verildiğiyle ilgiliydi; çünkü transferin ardından tüm taraftarlar Boupendza’nın geçmiş kariyerine bakıp bu adam daha 1. ligde bile oynamamış, dahası alt liglerde gol bile atamamış diyordu.  Açıkçası benim de fikrim bu yöndeydi ancak oyuna sonradan girdiği sezonun ilk birkaç maçından sonra dinamizmi ve etkili şut stilini görünce muhteşem bir scout başarısı olduğunu anlamıştım.

Bu kadar başarılı olmasının en önemli nedenlerinden biri de Hatayspor’un diğer ileri uç elemanlarının pozisyon bilgisi ve etkili performansları. Diouf ve Akintola, Boupendza’nın bu performansı göstermesinde önemli etmen diye düşünüyorum.

Hakan Ekmen: Boupendza böyle bir performansı eminim kendisi de beklemiyordur. Süper Lig’e çıktıktan sonra ilk transferimizdi. Hatta 1. Lig’de şampiyonluk garanti değilken sözleşme imzalanmış. Şampiyon olamasaydık 1. Lig’de oynayacaktı. Muazzam bir yeteneği var. Hatayspor’daki kadro istikrarı, oturmuş aile ortamı, oyun anlayışı ile beraber bambaşka bir Boupendza izliyoruz. Bana göre kendisi için dönüm noktası Antalyaspor maçı oldu. Attığı 4 gol ile birlikte kendisine gösterilen ilgiden sonra tabiri caizse kanın kokusunu aldı.

  • Boupendza demişken, yabancı oyuncu meselesi her sezon birkaç kez gündem oluyor. Benim görüşüm-hatta bu çoğunluğun görüşü-kısıtlamanın olmaması. Bu sayede ligdeki takımların rekabetçi olma şansı yükseliyor. Siz neler düşünüyorsunuz?

Emre Ergüven: Bence sınırsız olmalı, ama sınır konulacaksa da geliştirmeye yönelik sınırlara varım. Bu konuda zamanında yazdığım bir yazıyı da paylaşmak isterim.*

Mehmet Ali Karagöz: Evet ben de aynı görüşteyim kesinlikle. Yani yıl olmuş 2021, dünya ufacık bir köy olmuş, dünya vatandaşlığı gibi kavramlar konuşulur olmuş; bizim derdimize, tartıştığımız şeye bakın. Avrupa’da yabancı kısıtlaması olduğu için mi futbol bu kadar ön planda? Türkiye’de yabancı kısıtlaması kaldırılmadığı için mi Türk futbolcular dünyanın en iyi kulüplerinde oynamaya başladılar? Haziran ayındaki Avrupa Şampiyonası’nda milli takımımızı göreceğiz. İlk 11’de oynayacak oyuncuların en az yedi-sekiz tanesi yurt dışında oynayan oyuncular olacak.

Ben yabancı kısıtlaması olduğu için kalitesiz oyuncuların olduğu bir ligi izlemek istemem. Hiç kimse istemez ki bunu.

Murat Yılmaz: Benim görüşüm de benzer. Futbolcuyu yabancı-yerli diye ayırmamak lazım. Rekabetçi ortam yerli futbolcular için de iyidir.

Hakan Ekmen: Yabancı kısıtlamasını konuşmak bile futbola ihanettir. Yabancı serbestliği sayesinde iyi bir jenerasyon yakaladık. Milli takım başarılı. Futbolcularımız Avrupa’ya gidiyor. Her şey mükemmel zaten. Sorun ne? Yasakçı zihniyet ile bir yere varılamaz. Bu konunun da her şeyde olduğu gibi siyasi olduğunu düşünüyorum.

  • Gelelim büyük meseleye. İstanbul takımlarının her biri diğer ikisinin sürekli kayrıldığını iddia ediyor ancak bu düzende asıl canı yananlar diğer takımlar oluyor. Medya ilgisi, gelir dağılımı, kurumların sağladığı eşitlik ve adalet gibi konularda diğer takımların sıkıntıları çok daha büyük. Neler söylemek istersiniz?

Emre Ergüven: Medyasıyla, federasyonuyla bu ülkede üç takımın etrafında döndürülmeye çalışılan bir futbol düzeni var. Bu düzen esasında Anadolu takımları kadar o üç takıma da zarar veriyor fakat o zararı devletimiz tazmin ettiği için olan yine sana bana oluyor.

Her şeyin eşit olmasını istemek çok zor ama adil bir düzen herkesin hakkı. O düzeni getiremezsek ülke futbolunu çok zor günler bekliyor.

Mehmet Ali Karagöz: Maalesef VAR sistemi hakem hatalarını en aza indirmeyi hedeflerken bambaşka bir tablo var karşımızda. Eski sistemde ben hakemleri çok eleştirmezdim. “Görmemiştir, yanlış görmüştür” der, art niyet aramazdım. Ancak VAR sistemi gösterdi ki objektif kurallar çerçevesinde karar verilmiyor. Yahu önünde bilgisayar var, ekran var, teknoloji var. Sen nasıl doğru düzgün kararlar veremiyorsun! Özellikle büyük takımlarla Anadolu kulüplerinin maçlarında Anadolu kulüplerinin lehine olan kararlar es geçiliyor, aleyhine olan kararlar hemencecik tespit edilip veriliyor.

Medya konusuna gelince, maalesef takımımın resmi sosyal medya hesapları dahil, hiçbir kaynaktan takımımla ilgili sağlıklı ve güncel bilgileri alamıyorum. Kimler sakat, kimler cezalı, kim kadroya alınmadı… Bu soruların cevaplarını öğrenmek benim en doğal hakkım ancak öğrenemiyorum. Size şöyle bir örnek vereyim: Erzurumspor maçında Mohammed Kamara kadroda yoktu, Erzurum’a götürülmedi. Neden? Sakat mı? Kadro dışı mı bırakıldı? İnanır mısınız üç saat sosyal medyada, haber sitelerinde aradım sebebini bulamadım! Takımın resmi hesabına soruyorum, cevap alamıyorum. Erzurum maçında Boupendza sarı kart gördü ve cezalı duruma düştü. Haftasonu Ankaragücü maçı var. Kamara oynayacak mı acaba? Hiçbir bilgim yok! Ama İstanbul takımlarında soyunma odasında konuşulan şeyler bile basına yansıyor. Bu konu benim en muzdarip olduğum şeylerden biri.

Murat Yılmaz: İstanbul takımlarının çok büyük taraftar ve maddi gücü var. Bu nedenle hakemler üzerinde çok büyük baskı kurabiliyorlar. Türk futbolunun belki de en büyük problemi yetersiz hakemler. Bu baskıyı kaldıramayan kişiler hakemlik yapıyor ve hemen hemen her maçta çok bariz hatalar yapıyorlar. Yabancı hakemlerin bu baskıyı yaşamayacağını ve maçları daha adil yönetebileceğini düşünüyorum.

Hakan Ekmen: Gelir adaletsizliği, hakemlerin İstanbul takımlarını tabiri caizse kollaması, medyada yeterince yer verilmemesiyle Anadolu takımları yıllarca ezildi, eziliyor. Ama zaten bu sorun ben hem şehrimin takımını tutuyorum hem de x bir İstanbul takımını tutuyorum sorunudur bence. Medya maalesef sadece reytinge bakıyor.

  • Bu sorunlar nasıl düzelir veya düzelir mi? Türk futbolunda geleceği nasıl görüyorsunuz?

Emre Ergüven: Toplu bir hareket başlatmadan bu sorunların düzeleceğini düşünmüyorum. Bu takımların uğradığı sorunun bir nevi ırkçılık olduğunu görmeden, büyük takım küçük takım ayrımının siyahi-beyaz ayrımı gibi ayıplanacak bir ayrım olduğunu öğretmeden bu sorunları aşamayacağız.

Mehmet Ali Karagöz: Bu sorunlar ancak herkesin kendi şehrinin takımını tutmasıyla düzelir. Şehir takımlarının taraftarları ne kadar artarsa; sosyal medyada, televizyonlarda, statlarda takımını desteklerse o zaman bu İstanbul takımlarının hiçbiri kendini ayrıcalıklı göremez.

Murat Yılmaz: Bu sorunların hepsinin temelinde işinin ehli olmayan, liyakatsiz kişilerin ülkede yöneticilik yapması var. Maalesef spor medyasında, yönetiminde de bu tarz kişiler mevcut.

Gelecekte daha yetişmiş kişiler, medyada ve spor yönetiminde bir yerlere gelebilirse Türk futbolu daha iyi yerlere gelebilir.

Hakan Ekmen: Türk futbolunda sorunlar bana göre ben sadece şehrimin takımını tutuyorum demekle biter. İnsan binlerce kilometre uzaklıktaki bir takımı ne amaçla destekler ki? Güç aslında Anadolu’da. Ama Anadolu bunun farkında mı? Maalesef değil. 

  • Bir daha ne zaman Anadolu’dan bir şampiyon görebiliriz sizce? Hatayspor adaylardan biri olabilir mi?

Emre Ergüven: Günümüz futbol düzeni devam ettiği sürece Anadolu’dan şampiyon çıkmasının tek yolu A.Ş. düzeninde bir takımın üç İstanbul takımına kafa tutması olacağını düşünüyorum. Bu yüzden ilk adayım Göztepe.

Mehmet Ali Karagöz: En başta belirttiğim gibi Anadolu kulüpleri kurumsal yönetim anlayışıyla idare edilir ve mali yönden takımlar sömürülmezse ve ayrıca modern oyun anlayışına sahip yeni nesil hocalar ile çalışılırsa yakın gelecekte Anadolu kulüplerinden şampiyon görebiliriz. Hatayspor için de bir şeyler söylemek henüz erken bence. Bu istikrarını en az iki-üç sene sürdürüp altyapıya yatırım yaparak kaliteli oyuncular yetiştirirse bu adaylardan biri olabilir.

Murat Yılmaz: Yabancı sınırının olmadığı ve yabancı hakemlerin maç yönettiği bir zamanda Hatayspor’u şampiyon olarak görebiliriz.

Hakan Ekmen: Bu şartlar altında Anadolu’dan yeni bir şampiyon çıkması çok zor. 100 yılda bunu başarabilmiş sadece iki takım olması bunu açıklıyor. Her şeyden önce zihniyetin değişmesi gerekiyor.

  • Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Emre Ergüven: Siz de spor dünyasındaki sorunları görerek bir oluşum başlatmışsınız. Umuyorum ki siz de biz de insanların bilinçlenmesine katkıda bulunuruz.

Mehmet Ali Karagöz: Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Umarım Anadolu kulüpleri ve taraftarlarıyla yürüttüğünüz bu çalışmalar hem sizleri hem takımlarımızı daha iyi yerlere getirir.

Murat Yılmaz: Hatay’dan on binlerce kilometre uzakta yaşıyorum ama her Hatayspor maçını heyecanla takip ediyorum. Bunu bize yaşatan Hatayspor camiasına ne kadar teşekkür etsek az. Çocukluk hayallerimizde Hatayspor’un üç büyüklerle oynaması yatardı. Çok şükür bu günleri gördük. Emeği geçen herkese çok teşekkürler.

Çok güzel sorularla hazırlanmış bu röportajda bana da yer verdiğiniz için size de çok teşekkür ediyorum.

Hakan Ekmen: Şehrinizin takımını tutun. Tribünlere gidin. Tribünler hayattır. Alt lig olmuş üst lig olmuş hiç farketmez. Çocuklarınıza şehir takımı sevgisini aşılayın.

Benim şehrim, benim takımım. Her yerde desteklerim. Bu röportaj için size teşekkür ediyorum ve yayın hayatınızda başarılar diliyorum.

*Emre Ergüven’in yabancı sınırı üzerine yazdığı yazıyı linkte bulabilirsiniz.

https://gerivitesfc.blogspot.com/2019/03/alternatif-yabanci-kurallari.html?m=1&fbclid=IwAR00NBSzMHEENf1huXddvmxMUR5PwQsAoWX0XPPdZnWoZ1U_Fd76Ss5yZ24

Bir Cevap Yazın