Ses, boşlukta hareket ettiğinde bu tür ilginç şeylerin oluşma eğiliminde olduğunu söyleyen Jon Rose, modern müziğin ciddiyetiyle dalga geçerken müzik ve spor arasındaki sınırları zorluyor. Müziğin ne olduğuna dair düşüncelerle beraber, müziğin spor nesneleriyle nasıl şekilleneceğini gösteriyor.
Rose, yedi yaşında keman çalmaya başladı. 1970’lere gelindiğinde, önce doğduğu İngiltere’de ardından Avustralya’da performans sergiledi ve çeşitli besteler yaptı. Bu süreçte özgür doğaçlamanın geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı. 45 yıldır keman üzerinde akla gelebilecek neredeyse her şeyi benzersiz bir çalışmayla sürdürüyor. Yeni müziğin önemli öncülerinden birçoğuyla birlikte çalışarak 100’den fazla CD ve LP’de yer aldı ve yaklaşık 25 ülkede performans sergiledi. Doğaçlamada tanınmış bir besteci olan Rose yıllardır keman çalmasının yanı sıra çit, bisiklet, raket, testere gibi nesnelerle de müzik icra ediyor. Bu sesleri bazen manipüle ederek bazense olduğu gibi kullanıp çoğu kulağa müzik gibi bile gelmeyen çalışmalarda bulunuyor.
Başkalarının duymadığı yerlerde müzik duyup yaptığı işi interaktif bir bağlama oturtan bestecinin spor aktiviteleri ve nesneleriyle ses kompozisyonları oluşturduğu projeleri;
The Interactive Ball
Interactive Ball performansı 2011 yılında, projenin video görüntülerini çeken Garth Paine ve seyirciyle Mona Foma Festivali’nde buluştu. Jon Rose performansı ‘haksız’ ve ‘kuralsız’ olarak açıklıyor ve devam ediyor:
“Boşlukta uçan bir topun içsel bir gizemi vardır. Evrendeki yalnız ve güvensiz konumumuzu kopyalar. Her küçük çocuk, topun evrenselliğini ve gerçeğini kabul ediyor gibi görünüyor: Küresel. Tüm çocuklar, oyunlara veya spora çok az ilgi gösterenler bile, bu kullanıcı dostu nesneye tepki verir. Futbol taraftarları için top, kutsal bir nesne olma yolunda ilerliyor. Top oyunu dini bir ayin. Liverpool futbol kulübünün efsanevi menajeri Bill Shankly’e bir keresinde futbolun bir ölüm kalım meselesi olup olmadığı sorulmuştu. “Hayır” dedi, “Bundan daha önemli.”
Performansta, kullanılan topun üzerine sensörler yerleştirilir ve bu sensörler topun çeşitli ses özelliklerini belirler. Herkesin topun nasıl kullanıldığına dair bir fikri vardır ve herkes top kullanabilir veya çalabilir. Bir kemanın ya da piyanonun nasıl çalınacağını öğrenmek için ciddi bir mesai harcamanın yanı sıra getirdiği ıstırabı da düşünürsek içgüdüsel olarak nasıl kullanıldığını bildiğimiz bir topla müzik yapmak her insanın yapabileceği bir şey.
Projede kullanılan donanım ve yazılım, Amsterdam’daki canlı elektronik müzik merkezi STEIM ile işbirliği içinde geliştirildi.
The Interactive Ball performansını buradan izleyebilirsiniz.
Pursuit: A Bicycle Powered Project
Bisikletle çalışan mobil müzik aletleri orkestrası kuran Jon Rose ve Robin Fox, enstrüman yapımcıları Paul Bryant ve Wayne Kotzur, organizasyon sorumlusu Dan Watters, eski bir depoyu konser sahnesi olarak kullanıp bir saatlik bir görüntü ve ses gösterisi oluşturmak için müzisyenler, bisiklet meraklıları ve yerel topluluk gruplarıyla birlikte çalıştı. 1980’lerin başından beri müziğin zamana dayalı olduğu kadar mesafeye dayalı bir ifade olarak da ölçülebileceği fikri ilgisini çeken besteci, bir müzik parçasının ne kadar uzunlukta olduğuna değil, ama ne kadar uzakta olduğu sorusuyla projeyi şekillendirmeye başladı.
“Bisikletlerle ilgili iyi olan şey, kendi başlarına fazla gürültü yapmamalarıdır, bu yüzden bir şeyleri taşımakta iyidirler ve döngüseldirler. Dolayısıyla bir ses tekrarlanırsa, kulak uzaydan geçerken nasıl değiştiğini takip edebilir.”
Pursuit performansında her iki dakikada bir yeni bir binici, üç tur boyunca özel olarak tasarlanmış müzik makineleriyle mekanı seslendirdi (üç turun tamamlanması 5.20 ile 5.50 dakika arasında sürdü). Her dalganın kendine özgü ses özellikleri olan bu performansta örneğin; dört bisiklet üzerinde yeniden yapılandırılmış bir davul seti, gidon üzerindeki kornalardan rüzgar, tel veya piyano hareketleri içeren karmaşık yapılara kadar her şeyi kullanan Pursuit, pedal gücüne dayalı koreografik bir ses, hız ve ışık gösterisi sundu.
Jon Rose projenin kabul görmesi ve gerçekleşmesi aşamasında yaşadığı zorlukları şu şekilde anlatıyor: “Önümüzdeki iki yıl boyunca, Velodrome yönetimini “The Pursuit” projesinin orada gerçekleşmesine izin vermesi için ikna etmeye çalıştım. Yoluma bir dizi hızlıca açılmış teknik, mali ve yasal zorluk çıktı. Altta yatan mesaj şuydu. Spor profesyoneldir ve bu ülkedeki en ciddi şey, onunla dalga geçmeyin. Çağdaş bir müzik projesine yerel toplumun katılımını istemem hiçbir anlam ifade etmiyordu. Spor ve spor mekanları kutsal inekler olarak görülüyor, Opera Binası ise kültür içindi.”
Pursuit performansının bir ses, hız ve ışık performansı olması dışında sosyal, estetik ve ekolojik amaçları da vardı. Sesin hızlı dönüşümü, bisikletin ritmi, müzik deneyiminde fiziksel eylemin gerekliliği ve sporun müzikle ilişkisinin yanı sıra ekolojik niyet olarak da pas ve atık geri dönüşümü performansın üzerinde durduğu konulardı. Bunların hepsiyle meşgul olurken eğlendirmeyi de amaçladı.
Pursuit performansına dair birkaç videoyu buradan izleyebilirsiniz.
Perks: An Interactive Badminton Game by Jon Rose
Avustralyalı bestecinin 1996 tarihli Perks albümü, “PERKS: An Interactive Badminton Game by Jon Rose” adlı performansının kaydedilmiş versiyonudur. Bir şarkıdan daha çok sonik bir sanat eseri olan Perks, bir yoğunluk ve zekâ çalışmasıyla bir araya getirilmiş birkaç konunun keşfidir.
PERKS performansları için sahnede; temas mikrofonları, raketlere ve ağa bağlı ivme ölçerlerle bir badminton kortu kuruluyor. Bunlar müzik bilgilerine erişiyor ve müzik parçası bir badminton oyunundaki hareketlere göre yapılıyor. Raketlerin hareketleri daha sonra tempo, ritim, kaydırma, hacim, vb. bilgileri kontrol ediyor. Her raketten gelen bilgi, önceki raket vuruşunun oluşturduğu malzemeyle çarpışıyor, onu tamamlıyor veya kesiyor.
Rose, bir insan beyninin iki yarım küresinin işleyişini anlatmak için bu iki kişilik müzikal yayından yararlanıyor. Oyunda temsil edilen aslında beyin. Jon Rose, Perks için yapılan basın açıklamasında: “Badminton oyuncuları hareketleriyle araya giriyor, kaydın kendisi zorlu bir dinlemedir, ancak biraz azimle, insan zihninin işleyişine ve beynin rakip tarafları aracılığıyla kişiliğin nasıl geliştirildiğine dair içgörülü ve orijinal bir bakış ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullanıyor.
Performansın ses kaydını buradan dinleyebilirsiniz.
Jon Rose’un uzun yıllar kemanıyla yaptıkları müziğe radikal bir soluk getirdi. Kendi pratiği ile birçok şeye müzik meşruiyeti kazandırdı. Çünkü ses her yerde olabilir ve sesin doğasında var olan ipuçlarını kullanarak her şeyi yapmak mümkün. Toptan müzik yapmak da hareketi sese dönüştürmek de. Çalışmalarıyla yepyeni yollar yaratan besteci, dinleyicilere üzerinde düşünmeleri için yeni yapılmış boyutlar verdi. Keman gibi bir enstrümanın sınırlarını aşan Rose, spor için kullanılan nesneler ile bir ses dünyası oluşturdu.