Tarih: 27.06.2024 Yazar: Anıl Kantemir Yorumlar: 0

Gruplardan yine bir Çekya zaferiyle çıkan Türkiye’nin karşısında sevmediği türden bir rakip daha olacak. Uzun boylu, fizikli, yüksek kondisyona sahip, pres gücü yüksek ve Çekya’nın bir adım ötesinde daha teknik ve planlı.

Türkiye’nin her ne kadar 2008 Avrupa Şampiyonası’nda elde ettiği bir yarı finali olsa da bu organizasyonda sürdürülebilir bir başarısı olduğundan bahsetmek mümkün değil. 2008 sonrası kötü geçen şampiyonalar ardından Euro 2024’e genç bir kadroyla gelen ay-yıldızlılar en azından grubu üçüncü sırada bitirebilecek bir kura şansına sahip oldu.

Yine de futbol kağıt üzerindeki senaryonun sahada her zaman gerçekleştiği bir oyun değil. Nitekim bunu Gürcistan’ın ilk katıldığı şampiyonada dört puana ulaşıp son 16’ya kalması oldukça güzel anlatıyor. Üstelik Gürcistan’ın oldukça kompakt savunmasına eklediği planlı kontratak oyunu, Çeklerin her zaman olduğu gibi Türkiye’nin yanıt üretmekte oldukça zayıf olduğu oyun dinamiklerine sahip olması ve Portekiz’in artık klasiklemiş şekilde millilerin zayıf karnına dönüşmesi, grubu Türkiye için içinden çıkılması zor bir hale soktu.

Tüm bu zorluklara; magazini oldukça seven ve izledikleri kısa görüntülerle büyük yangınlar çıkaran toksik spor kamuoyu da eklenince üzerinde yıllardır baskı olan oyuncular stresin büyüğünü her gün daha fazla yaşadılar. Yine de yoğun ve tempo olarak bir o kadar da turnuvanın en iyi maçlarından biri olan Gürcistan maçı, üzerine bireysel hatalarla bedeli ağır ödenen Portekiz maçı ve fiziksel olarak oldukça zorlandığımız ama bir şekilde ayakta kaldığımız Çekya maçıyla grubu hedeflendiği gibi ikinci sırada bitirdik.

Rakip Avusturya

Henüz üç ay önce 6-1 kaybedilen ve haliyle ülkede pek de güzel hatıralarla anılmayan Avusturya ne tesadüftür ki son 16 turunda ay-yıldızlıların rakibi oldu. Eleme grubunu tek mağlubiyetle tamamlayan Avusturya aralarında Almanya ve Türkiye’nin de yer aldığı Euro 2024’e hazırlık maçlarında toplam 10 gol atarken kalesinde sadece bir gol görmüştü. Aslında o günden bugüne geldiğimizde Avusturya tarafında pek de değişen bir şey yok.

Euro 2024’e sert bir Fransa maçıyla başlayan ve rakibine 1-0 yenilen Avusturya sırasıyla Polonya ve Hollanda’yı mağlup etmeyi başardı. Turnuva öncesi pek çok otoritenin sürpriz adayı olan Avusturya, Fransa karşısında mağlup olsa da oyun içi disiplinini asla kaybetmezken, Polonya karşısında maçın ikinci yarısında fizik gücünü rakibine kabul ettirmeyi başardı. Hollanda maçıysa Avusturya’nın neden övüldüğünün net bir şekilde ortaya çıktığı maç oldu. İki kez öne geçtikleri mücadelede iki kez yakalanmalarına rağmen maçı 3-2 kazanırken inatçı karakterlerini de ortaya koydular.

Peki biz Avusturya’ya neden 6-1 kaybettik? Çekya maçında neler gördük? Ve şimdi nasıl bir planımız olmalı?

Teknik Adamlık Sınavı

Avusturya’nın teknik adamı Ralf Rangnick kimilerine göre bir hayalperest ve saplantılı bir teknik adam. Kimilerine göreyse rakibin zaaflarına oynayan ve bunun için biraz da saplantılı olması gereken bir futbol dehası. 6-1 kaybettiğimiz hazırlık maçını bir hazırlık maçındansa bir eleme maçı gibi görecek kadar yaptığı işe tutkun bir isim. Ünlü teknik adam, belki de bu jenerasyonun görmediği bir pres yoğunluğunu birinci bölgemizde bize yaşatan ve fizik gücüyle milli takımı yerle yeksan eden bir Avusturya’yı bize izletmişti.

Bugünden geriye bakınca Avusturya ile hazırlık maçı yapmanın ve hatta 6-1 mağlup olmanın paha biçilmez bir şans olduğunu söylemek gerek. Hem Montella’nın hatalarından ders çıkarması hem de motivasyon olarak altı golle mağlup olmanın oyuncu grubu içinde yaratacağı sinerji için bunları söyleyebiliriz.

Avusturya, görüldü ki turnuvanın topla en sert oynayan takımlarından biri, üstelik kusursuza yakın harika konumlanmış bir pres oyunları var. Herhalde şu anda turnuvanın en nitelikli pres takımı olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik Xaver Schlager gibi oyunu iki yönlü oynayabilen üst düzey bir orta saha oyuncusundan yoksun olarak bunu başarmaları sistemin ne kadar iyi işlediğini gösteriyor.

Avrupa futbolunda genellikle fizikli ve yüksek kondisyona sahip takımların teknik olarak yeterlilikleri sorgulanır. Bunun için kısmen Çekya bir örnek olabilir ancak Avusturya topu yere indirdiğinde de oldukça nitelikli bir takım ve bu açıdan kombinasyonu mükemmel tamamlıyorlar.

Neredeyse kusursuza yakın toplu ve topsuz oyuna sahip Avusturya karşısında nasıl bir 11 ile sahaya çıkacağımız ve hangi strateji ve taktikle sahada olacağımız her zamankinden daha çok önem taşıyor. Bu turnuvada şu ana kadar sistem ve stratejiler sadece santrfor üzerinden ve oyuncu adlarıyla konuşuldu. Avusturya karşısındaysa Montella’nın ve ekibinin dokunuşlarına büyük bir ihtiyaç var.

Avusturya karşısında aldığımız ağır altı gollü mağlubiyetin bize anlattığı en önemli parametre birinci bölgeyi nasıl geçeceğimiz olacak. Hakan Çalhanoğlu’nun olduğu denklemde dahi Avusturya’nın ön alan presi altında ezilmişken, onun kart cezalısı olduğu senaryoda orta sahayı tutucu oyuncularla geçip uzun topa yönlenmek bir alternatif yol olarak önümüze çıkıyor. Uzun top oyunları genellikle bir pivot santrforun topu kontrol etmesi ya da çevresine indirmesiyle anlatılır. Kadroya baktığımızda bu rol için uygun isim Bertuğ Yıldırım gibi görünüyor. Ancak Bertuğ’un gerek Fransa liginde az süre alması gerek bu rolde büyük sahnede pek de denenmemesi soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Yine de bir santrfor kullanılacaksa bunun Bertuğ olması en anlamlı seçim gibi görünüyor. 

Maç başlangıç 11’i olarak bir pivot santrforun oynatılmadığı senaryoda -ki bir santrforla oynayacaksak bu Bertuğ’dan başkası olmamalı- farklı stratejileri de işletebiliriz. Temel prensibimizin böyle bir rakip karşısında birinci bölgemizi uzun vurarak geçmek olduğunu belirtmiştik peki santrforsuz senaryoda bunu nasıl işletebiliriz? Kanatların çizgiye yakın oynadığı bölgeye uzun etkili toplar atmak farklı bir alternatif olabilir. Burada önemli olan kanat oyuncumuzun topu kazanmasından ziyade Avusturyalı oyuncuların müdahale ettiği toplara orta saha oyuncularımızın hızlı reaksiyonlarıyla sahip olması. Avusturya yarı alanında kazanılan toplar bizim topu yer indirmek için fırsatımız olan bölgeler. Bizi bekleyen en büyük tehlike kanatlara atılan uzun topları kazanamamaktan ziyade kazandığımız topları rakip yarı sahaya yerleşmişken kaybetmek. Özellikle orta sahalarımızın Avusturya’ya kolay geçiş şansı vermemeleri gerekiyor. Bunları çok iyi yaptıklarını grup maçlarında fazlasıyla gösterdiler.

Montella ve ekibi için farklı stratejileri devreye sokma vaktinin geldiği bir maç izleyeceğiz. Rangnick gibi kurt bir hocaya karşı zaaflarımızı örterek ve geçmiş maçtan ders çıkararak sahaya çıkmamız önemli. Taktiğin değil stratejinin konuşulması gereken bu maçta Montella için dokunuş zamanı, umarım bu dokunuş sihirli bir dokunuş olur.

Bir Cevap Yazın